figan etmek | * acı ile bağırmak, inlemek. |
figür | * Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi. * Bir dansı oluşturan ölçülü adımlarla beliren zincirleme hareketlerden her biri. * Birbirini izleyerek melodik ve ritmik bakımdan bir bütün oluşturan notalar grubu. |
figüran | * Genellikle tiyatro ve sinemada, konuşması olmayan veya konuşmasıçok az olan rollere çıkan kimse. * Bir toplumda, bir toplulukta sönük, etkisiz olan kimse. |
figüranlık | * Figüran olarak çalışma. |
figüratif | * Figürlü, figürcü. |
figüratif sanat | * İçinde insan, hayvan ve doğa ögeleri yer alan, figürcü sanat. |
figürlü | * Figürü olan. |
fiğ | * Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki (Vicia sativa). |
fihrist | * İçindekiler. * Katalog. * Alfabetik sıralamalar için kullanılan, kenarında bütün harflerin yer aldığınot defteri. |
fihristleme | * Fihristlemek işi. |
fihristlemek | * Fihriste geçirmek. |
fiil | * İş, davranış. * Olumlu veya olumsuz olarak çekimli durumda zaman kavramıtaşıyan veya zaman kavramı ile birlikte şahıs kavramıveren kelime. |
fiil cümlesi | * Bildirme veya isteme kiplerinden biriyle kurulan ve olumsuzu ancak -ma/ -me eki ile yapılabilen cümle. |
fiil çekimi | * Fiil isim kök veya gövdelerine zaman kavramı ile birlikte şahıs kavramıda veren eklerin getirilmesi, fiil tasrifi. |
fiil gövdesi | * Kökü bir başka yapım eki almışfiil. |
fiil kökü | * Fiil soyundan bir kelimenin bölünmeyen anlamlıkısmı. |
fiil tabanı | * Fiil kök ve gövdelerinin çekim eki almamışhâli. |
fiile koymak | * eyleme geçirmek. |
fiilen | * Gerçekten, gerçekten yaparak, çalışarak. |
fiilî | * Eylemli, edimsel, gerçekten yapılan (iş). |
fiili bozuk | * Ahlâkça düşük (kimse). |
fiilî hizmet | * Memur, işçi gibi çalışanların bağlı olduklarısosyal güvenlik kurumunda tam kesenek vermek suretiyle geçirdikleri süre. |
fiilî hizmet zammı | * Yıpratıcı işlerde çalışanların yaptıklarıağır ve tehlikeli işten dolayıfiilî hizmet yıllarına eklenen süre. |
fiilimsi | * Olumsuzu yapılan ve tümleç olabilen mastar, sıfat-fiil, zarf-fiil gibi türleri bulunan fiilden türemişşekillere verilen ad, eylemsi. |
fiiliyat | * İşolarak yapılanlar, edim, edimler, işler, gerçekleştirilen işler. |
fikir | * Düşünce, mülâhaza, mütalâa. * Düşün, ide. * Kuruntu. |
fikir (veya birinin fikrini) almak | * (birinin) düşüncesinden yararlanmak. |
fikir adamı | * Herhangi bir düşünce alanındaki görüşlerine değer verilen kimse. |
fikir danışmak | * bilgi edinmek için bir yetkiliden bilgi almak. |
fikir edinmek | * kanaat sahibi olmak. |
fikir hürriyeti | * Düşünce özgürlüğü. |
fikir işçisi | * Bilim ve fikir alanında çalışan kimse. |
fikir vermek | * düşüncesini bildirmek. * bir konuda yol gösterici bilgi edinmek. |
fikir yazısı | * Düşünce yönü ağır basan yazıveya makale. |
fikir yormak | * bir konuda çok düşünmek. |
fikir yürütmek | * bir konu üzerine düşüncesini söylemek. |
fikirli | * Herhangi bir konu üzerinde düşüncesi olan, akıllı, düşünceli. |
fikirsiz | * Herhangi bir konu üzerinde düşünemeyen, görüşü olmayan, düşüncesiz. |
fikirsizlik | * Fikirsiz olma durumu, düşüncesizlik. |
fikren | * Düşünce yoluyla, düşünerek, zihnen. |
fikrî | * Düşünce ile ilgili. |
fikrini çelmek | * kandırmak, düşüncesini değiştirtmek, ikna etmek. |
fikrisabit | * Saplantı, idefiks. |
fikriyat | * Düşünceler. |
fiks mönü | * Türü ve fiyatıönceden belirlenen yemek. |
fikstür | * Yarışmaların zamanınıve sırasını belirleyen çizelge. |
fiktif | * İtibarî. |
fil | * Filgillerin hortumlular takımından, Afrika ve Asya’nın sıcak bölgelerinde yaşayan, çok iri, kalın derili hayvan (Elephas). * Satrançta çapraz hareket ettirilen taş. |
fil dişi | * Filin silâh olarak kullandığı iki uzun ve eğri dişi. * Diştacında mine, köklerde ise seman denilen ve dişin sert bölümünü oluşturan doku. * Fil dişinden yapılmış. |
fil elması | * Turunçgillerden, Hindistan’da yetişen bir ağaç (Feronia elephantum). * Bu ağacın yenilen meyvesi. |
Kategoriler