gece yarısı | * Güneşin batması ile doğmasıarasındaki sürenin ortası. * Gecenin ilerlemiş saatleri, gecenin ortası. |
gece yatısı | * Geceyi bir yerde konuk olarak geçirme. |
gece yayı | * Güneşin gök küresinde bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk altında kalan parçası. |
gececi | * Çalışma sırası geceye rastlayan görevli. |
geceki | * Gece olan, gece yapılan. |
gecekondu | * Yasa dışı, gizlice yapılan küçük konut. * Acele ile yapılıvermiş, derme çatma yapı. |
gecekondu gibi | * derme çatma yapılmışolan (yapı). |
gecekonducu | * Gecekonduda oturan kimse. * Gecekondu yapıp satan kimse. |
gecekondulaşma | * Gecekondulaşmak işi. |
gecekondulaşmak | * Gecekondu sayısıçoğalmak, gecekondularla dolmak. |
geceleme | * Gecelemek işi. |
gecelemek | * Geceyi bir yerde geçirmek. |
geceler gebedir | * her sabah uyandığımız zaman yeni yeni olaylarla karşılaşırız. |
geceleri | * Gece vakti. * Her gece. |
geceleyin | * Gece vakti. |
geceli | * “Hem gece hem gündüz, sürekli, aralıksız” anlamındaki geceli gündüzlü deyiminde geçer. |
geceli gündüzlü | * Sürekli, durmaksızın. |
gecelik | * Geceye özgü olan, gece kullanılan. * Yatakta giyilen giysi, gömlek. * Bir gece için ödenen ücret. |
gecesefası | * İki çeneklilerden, gece açan küçük kokulu çiçekleri olan, otsu bir bitki (Mirabilis jalapa). |
gecesefası giller | * Örnek bitkisi gecesefası olan bir bitki. |
geceyi gündüze katmak | * aralıksız, gece gündüz çalışmak, büyük çaba göstermek. |
gecikilme | * Gecikilmek durumu. |
gecikilmek | * Gecikmek işi yapılmak. |
gecikiş | * Gecikmek işi veya biçimi. |
gecikme | * Gecikmek işi, teehhür, rötar. |
gecikmek | * Geç kalmak, herhangi bir işi kararlaştırılan zamandan sonra yapmak. |
gecikmeli | * Gecikmesi olan, tehirli, rötarlı. |
gecikmesiz | * Gecikmesi olmayan. |
geciktirilme | * Geciktirilmek işi veya durumu. |
geciktirilmek | * Gecikmesine yol açılmak. |
geciktirim | * İzleyiciye herhangi bir olayın ortaya çıkacağınısezdirmek, fakat sonucu durmaksızın geciktirerek onu sürekli bir bekleme, gerginlik, sıkıntı içinde bırakmak biçimindeki anlatım. |
geciktirme | * Geciktirmek işi, tehir. |
geciktirmek | * Gecikmesine sebep olmak, tehir etmek. |
geç | * Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı. * Belirli zamandan sonra olan. |
-geç | * Bkz. -gaç / -geç. |
geç (veya geç efendim!) | * kulak asma, önem verme. |
geç kalmak | * vaktinden sonra davranmak, gecikmek. |
geç olsun da güç olmasın | * çeşitli engellerle gerçekleşmeyen işlerde avunmak için söylenir. |
geççe | * Biraz geç olarak, geç saatlere yakın. |
geçe | * (herhangi bir saat başını) Geçerek, geçerken. |
geçe | * Karşılıklı iki yandan her biri, yaka. |
geçek | * Çok geçilen yer, işlek yol. * Küçük tahta köprü. |
geçeli | * Geçesi (II) olan. |
geçen | * (hafta, ay, yaz, kışgibi zaman anlatan sözlerle) Bir önceki. * Belirsiz bir süre önceki, birkaç gün önceki. |
geçende | * Ne kadar geçtiği belli olmayan yakın bir zaman önce. |
geçenek | * Bkz. koridor. |
geçenlerde | * Yakın bir geçmişte, yakında. |
geçer | * Yürürlükte bulunan, geçerliği olan, kullanılan. * Beğenilen, makbul, mergup. * Sınıf geçme durumu. |
geçer akçe | * herkesçe, aranan, beğenilen, muteber. |
geçer akçe | * Herkesçe, aranan, beğenilen, muteber. |
Kategoriler