geçerleme | * Geçerlemek işi. |
geçerlemek | * Geçmesini sağlamak. |
geçerletme | * Geçerletmek işi. |
geçerletmek | * Geçer duruma getirtmek. |
geçerli | * Yürürlükte olan, uygulanan, muteber. * Beğenilen, tutulan, sürümü olan. |
geçerlik | * Yürürlükte olma, değerini sürdürme durumu, revaç. * Sürümü olma durumu. |
geçerlilik | * Geçerli olma durumu, geçerlik. * Bir kavramın, bir yargının, mantık veya anlamıve değeri bakımından onaylanabilir olması. |
geçersiz | * Yürürlükten çıkarılmış, hükümsüz. |
geçersizleşme | * Geçersiz duruma düşme. |
geçersizleşmek | * Geçersiz duruma düşmek, geçerliğini yitirmek. |
geçersizleştirmek | * Geçersiz duruma getirmek. |
geçersizlik | * Geçersiz olma durumu, hükümsüzlük. |
geçgeç | * Seyredilecek uygun bir program aramak amacıyla televizyon kanallarınıtarama, zaping. |
geçgeç yapmak | * geçgeçlemek. |
geçgeçleme | * Geçgeçlemek işi veya durumu. |
geçgeçlemek | * Televizyon kanallarınıaramak veya taramak, zaping yapmak. |
geçgin | * Geçkin. |
geçici | * Çok sürmeyen. * Kısa ve belli bir süre için olan, geçeğen, muvakkat, palyatif. * Bulaşan, bulaşıcı. * Yaya, yoldan veya karşıdan karşıya geçen, yolcu. |
geçici madde | * Yasa, tüzük ve yönetmeliklerde belirli bir süre geçerli olan madde. |
geçicilik | * Geçici olma durumu. |
geçiliş | * Geçilmek işi veya biçimi. |
geçilme | * Geçilmek işi. |
geçilmek | * Geçmek işi yapılmak. * Bırakmak, terk etmek. |
geçilmemek | * bol veya çok, aşırı olmak. |
geçim | * Geçinmek işi, geçinme araçları, geçinme, maişet. * Anlaşma, uyuşma. |
geçim derdi | * Geçim sıkıntısı. |
geçim dünyası | * Kişinin kendi çıkarlarınıdüşünmesi gerektiğini belirtmek için kullanılır. |
geçim kapısı | * Yaşamak için gereken kazancın sağlandığı işyeri. |
geçim sıkıntısı | * Geçinmede çekilen güçlük. |
geçim yolu | * Yaşamak için gereken kazancı sağlama aracıveya çaresi. |
geçim zorluğu | * Geçim sıkıntısı. |
geçimini doğrultmak | * geçinmek için para kazanmak. |
geçimli | * Çevresindekilerle iyi geçinen. |
geçimlik | * Yiyecek parası, nafaka. |
geçimlilik | * Geçimli olma durumu. |
geçimsiz | * Çevresindekilerle iyi geçinemeyen, kavga çıkaran, huysuz, şirret. |
geçimsizleşme | * Geçimsiz olma. |
geçimsizleşmek | * Çevresindekilerle iyi geçinememek. |
geçimsizlik | * Geçimsiz olma durumu. |
geçindirme | * Geçindirmek işi. |
geçindirmek | * Geçinmesini sağlamak. |
geçinilme | * Geçinilmek durumu. |
geçinilmek | * Geçinmek işi yapılmak. |
geçinim | * Geçinmek işi. |
geçinip gitmek | * çok iyi değilse de şöyle böyle geçinmek. |
geçinme | * Geçinmek işi. |
geçinme endeksi | * Belirli bir sosyal grubun ortalama yaşama düzeyini sürdürebilmesi için yapması gereken giderleri izleyen fiyat indeksi. |
geçinmek | * Yaşamak için gerekeni sağlamak. * Uzlaşmak, anlaşmak. * Taslamak. * Kendi ihtiyaçlarını başkalarından sağlamak. * Ölmek. |
geçinmeye gönlü olmamak | * herhangi bir konuda isteksizliği belli etmek için kullanılır. |
geçirgen | * İçinden gaz, sıvı gibi şeyleri kolaylıkla geçiren. * Sıvıların geçmesine elverişli (kayaç). |
Kategoriler