gerdeğe girmek | * (güvey) düğün gecesi gelinle bir araya gelmek. |
gerdek | * Gelin ile güveyin düğün gecesi baş başa kaldıkları oda. * Zifaf. |
gerdel | * Süt vb. şeyler koymaya veya hayvanlara yem vermeye yarayan kova biçiminde tahta veya deriden kap. * Gemilerde temizlik işlerinde kullanılan, saç veya pirinç çemberli tahta kova. |
gerdirilme | * Gerdirilmek işi. |
gerdirilmek | * Gerdirmek işi yapılmak. |
gerdirme | * Gerdirmek işi. |
gerdirmek | * Germek işini yaptırmak. |
gere gere | * Kendine güvenerek. * Güvenerek. |
gereç | * Bir şey yapmak için kullanılması gereken maddeler, malzeme, materyal. |
gereği düşünülmek | * bir sorunu sonuçlandırmak için tutulacak yolu kararlaştırmak. |
gereği gibi | * nasıl olması gerekli ise öyle. |
gereğince | * Gereği gibi, gereğine göre, gerektiği gibi, mucibince. |
gerek | * Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lâzım. * Güçlü ihtimal belirtir. * Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeşöğeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar. * İcap. |
gerek görmek | * yapılmasını istemek. |
gerekçe | * Gerektirici sebep, esbabımucibe. * Bir önermenin kendiliğinden var kıldığı gereklik. * Bir yasanın önerilmesi ve hazırlanmasında, yasa tasarısının hazırlanışve maddelerin düzenlenişsebepleri. * Mahkeme kararlarında, kararın dayandığıyasal ve hukukî sebeplerin gösterilmesi. |
gerekçe göstermek | * gerektirici sebep ve doküman ileri sürmek. |
gerekçelendirme | * Gerekçelendirmek işi veya durumu. |
gerekçelendirmek | * Gerekçeli duruma getirme. |
gerekçeli | * Gerekçeye dayanan, gerekçesi olan. |
gerekçesiz | * Gerekçeye dayanmayan, gerekçesi olmayan. |
gerekirci | * Belirlenimci, determinist. |
gerekircilik | * Belirlenimcilik, determinizm. |
gerekli | * Yapılması, olmasıveya bulunmasıuygun olan, yerinde olan, lüzumlu, vacip. |
gerekli görmek | * yapılması icap etmek. |
gerekli kılmak | * icap ettirmek. |
gereklik | * Gerek olma durumu, lüzum, icap, iktiza. |
gereklik kipi | * Fiilin yapılması gerektiğini belirten isteme kipi. Türkçede bu kip -malı/ -meli ekiyle kurulur: Gelmeliyim, gelmelisin, gelmeli, gelmeliyiz, gelmelisiniz, gelmeliler gibi. |
gereklilik | * Gerekli olma durumu, lüzum. |
gerekme | * Gerekmek işi, iktiza, istilzam. |
gerekmek | * Bir şeyin yapılabilmesi veya gerçekleşmesi bazınesne, fiil vb. ye bağlı olmak, gerek olmak, lâzım olmak, icap etmek, iktiza etmek. |
gerekseme | * İhtiyaç. |
gereksemek | * Bir şeyi kendisi için gerek saymak, ihtiyaç duymak, muhtaç olmak. |
gereksinim | * İhtiyaç. |
gereksinme | * Gereksinmek işi veya durumu. |
gereksinmek | * İhtiyaç duymak. |
gereksiz | * Gereği olmayan, yararsız, lüzumsuz. |
gereksizlik | * Gereksiz olma durumu, lüzumsuzluk. |
gerektirim | * Belirlenim. |
gerektirme | * Gerektirmek işi, istilzam. |
gerektirmek | * Gerekli kılmak, icap ettirmek, istilzam etmek. |
gerelti | * Engel, perde. |
geren | * Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak. |
gergedan | * Gergedangillerden, sıcak ülkelerde yaşayan, burnunun üstünde bir veya iki boynuzu bulunan, kalın derili, saldırıcı bir hayvan (Rhinoceros inducus). |
gergedan böceği | * 4 cm’ye yakın boyda, erkeklerinde sert bir boynuz bulunan ve kurtçuk evresini, ağaç kökü kemirerek geçiren kın kanatlı böcek (Oryctes nasicornis). |
gergedangiller | * Tek parmaklılar takımına giren gergedanları içine alan bir familya. |
gergef | * Üzerine kumaşgerilerek nakışişlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve. |
gergef işlemek | * gergefle nakışişlemek. |
gergi | * Perde. * İp, kayış, tel vb.yi gerginleştirme işinde kullanılan araç. |
gergili | * Gergisi olan. |
gergin | * Gerilmişdurumda olan. * (cilt için) Buruşuğu, kırışığı olmayan. * Bozulacak duruma gelmişolan (ilişki). * Huzursuz, sinirli. |
Kategoriler