güneş batmak | * gün sonunda, güneşufukta kaybolmak. |
güneş çarpmak | * sıcak havada güneşaltında çok kalmaktan hasta olmak. |
güneşçavmak | * güneşyayılmak, güneşdoğmak. |
güneşdil teorisi | * Dilin türeyişi felsefesi, psikolojisi ve sosyolojisi alanında Atatürk döneminde ortaya atılan bir kuram. |
güneşdoğmak | * sabahleyin güneşufuktan yükselmek. |
güneşgözlüğü | * Gözü güneşve çeşitli tabiat olaylarından korumaya yarayan alet. |
güneşgünü | * Güneş’in, Yer’in bir noktasındaki meridyen düzlemine arka arkaya iki kez girmesi için geçen zaman. |
güneşhayvancıkları | * Kök bacaklılardan, ışın biçimindeki yalancı bacaklarıyla hareket eden bir hücreli hayvanlar takımı, günsüler. |
güneş kremi | * Güneşlenme sırasında cildin kurumasını, aşırıyanmasınıve çatlamasınıönleyen bir tür özel krem. |
güneş lekeleri | * Güneş yüzeyinde görülen siyah benekler. |
Güneş saati | * Bir düzlem ortasına dikilmiş bir çubuğun, bu düzlem üzerine ayrıayrızamanlarda düşen gölgesine bakılarak saati gösteren bölümler çizilerek yapılmış araç. |
Güneş sistemi | * Güneşle gezegenlerin oluşturduklarıdizge. |
güneş sütü | * Güneşlenme sırasında cildin kurumasınıönleyen, koruyucu, beyaz renkli bir tür makyaj malzemesi. |
güneş tacı | * Güneş atmosferinin alevli bölümü. |
Güneş takvimi | * Güneşin görünürdeki günlük ve yıllık hareketine göre düzenlenen takvim. |
Güneş tekeri | * Güneşin gökyüzündeki iz düşümü olan parlak daire. |
Güneştutulması | * Ay’ın, Yer ile Güneşarasına girmesi yüzünden Güneşin yer yüzünden kararmışgörünmesi, küsuf. |
güneşyağı | * Güneşlenme sırasında cildin daha çabuk koyulaşması için kullanılan bir tür yağlısıvı. |
güneşyanığı | * Güneş ışınlarının insan teninde yaptığıesmerlik. |
Güneşyılı | * Güneşin görünürdeki yıllık hareketine göre tanımlanan yıl. |
güneşe karşı işemek | * saygı gösterilmesi gereken şeylere saygısızlık göstermek. |
güneşi üzerine doğdurmamak | * güneşdoğmadan önce yataktan kalkmak. |
güneşin alnında (veya güneşin altında) | * güneşin yakıcıışınlarıaltında. |
güneşleme | * Güneşlemek veya güneşlenmek işi. |
güneşlemek | * Güneş ışınlarından vücudun yararlanmasını sağlamak. |
güneşlenme | * Güneşlenmek işi veya durumu. |
güneşlenmek | * Güneş ışınlarından yararlanmak için kendini güneşaltında bulundurmak. |
güneşletme | * Güneşletmek işi. |
güneşletmek | * (bir şeyi) Güneş ışığının etkisinde bırakmak. |
güneşli | * Güneş ışınlarıyla aydınlanmış. * (hava için) Açık, aydınlık. |
güneşlik | * Güneş ışınlarına engel olan perde veya buna benzer gereç. * Siperlik. * Güneş ışınlarınıalan (yer). * Alıcımerceğini zararlıışınlardan korumak için mercek önüne takılan ve merceğin önünde gölgeli bir alan sağlayan yardımcıdonatım türü. |
güneşsel | * Güneşe ilişkin, Güneşle ilgili. * Güneşle birlikte doğan, Güneşle birlikte batan (gök cismi). |
güneşsiz | * Güneş ışınlarıyla aydınlanmayan, güneş ışınlarınıalmayan. * (hava için) Kapalı, bulutlu. |
güneşsizlik | * Güneşsiz olma durumu. |
güneş topu | * Bkz. Acem lâlesi. |
güney | * Solunu doğuya, sağını batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, cenup, kuzey karşıtı. * Bu yönde olan, bu yönle ilgili, cenubî. * Güneşgören yer. * Lodos. |
güney karamanı | * Siyahtan kül rengine kadar değişen renklerde, kuyruklarıdiğer karamanlara göre daha küçük, kuzularından bukleli post alınabilen ve BatıToroslar bölgesinde yetiştirilen bir tür koyun. |
güney noktası | * Güney doğrultusunun ufuk üzerinde göğü deldiği nokta. |
Güneybalığı | * Güney yarım kürede bir takım yıldızın adı. |
güneybatı | * Güneyle batıarasıyön. |
güneydoğu | * Güneyle doğu arasıyön. |
güneyli | * Güney bölgelerinden olan (kimse veya topluluk), cenuplu. * Türkiye’nin güney illerinden olan (kimse). |
güngörmez | * Hiç güneş ışığı almaz (yer). |
güngörmüş | * İyi yaşamış. * Birçok hayat tecrübesi bulunan (kimse). * Çok yaşlı. |
güngörmüşlük | * Çok hayat tecrübesi olmak. |
günindi | * Gurup zamanı. * Batı. |
günleme | * Günlemek işi. |
günlemek | * Günü belirlemek, tarihlendirmek. |
günlerce | * Birçok gün sürerek. |
günlerden bir gün | * geçmişzamanda bir gün, vaktiyle. |
Kategoriler