Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 64

güven duymak * güvenmek, inanmak.
güven ışığı * Karanlık odada, çalışabilecek kadar ışık sağlayan, duyar katıetkilemeyen özel yapıda bir lâmbadan elde
edilen ışık.
güven kazanmak * kendisine inandırmak.
güven mektubu * Bir elçinin, gittiği yerin devlet başkanına sunulması için kendi başkanınca eline verilen belge, itimat
mektubu, itimatname.
güven oylaması * Göreve yeni başlamışveya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için mecliste yapılan
oylama.
güven vermek * güven duygusu uyandırmak, itimat telkin etmek.
güven yazısı * Güven mektubu.
güvence * Bir antlaşmada taraflardan birinin sorumluluğu üzerine alması, inanca, teminat, garanti.
* Alınan sorumluluğa karşı olarak ortaya konulan şey.
* Birinin şüphelerini dağıtmak için söylenen inandırıcısöz, teminat.
güvence akçesi * Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediğinde karşıtarafça el konulacak olan para.
güvence vermek * bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek,
garanti vermek.
* bir sorumluluk karşılığı olarak (para vb.) ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek.
güvenceli * Güvencesi olan, güvence sağlayan, garantili.
güvencesiz * Güvencesi olmayan, güvence sağlamayan, garantisiz.
güvenceye bağlamak * teminat altına almak.
güvenç * Güvenme duygusu, itimat.
güvendiği dağlara kar yağmak (veya güvendiği dal elinde kalmak) * yardım veya yarar beklediği kimseden, yerden veya şeyden iyilik gelmemek.
güveni olmak * güvenmek, inanmak.
güveni sarsılmak * güveni kalmamak.
güvenilir * Güven duygusu veren, güvenilen.
güvenilirlik * Güvenilir olma durumu.
güvenilme * Güven duyulma, güvenle bakılma.
güvenilmek * Güvenle bakılmak, kendisine güven duyulmak.
güvenirlik * Güvenilme durumu, güvenilir olma durumu.
güveniş * Güven duyma, güvenme.
güvenli * Güven verici, emniyetli, emin.
güvenlik * Toplum yaşamında kanunî düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu,
emniyet.
güvenlik borusu * Buharlıtesisatta basıncın belirli bir değerin üstüne çıkmasınıönleyen U biçimli boru.
güvenlik görevlisi * Güvenliği sağlamakla görevli kimse.
güvenlik vanası * Buharlıtesisatta basınç belirli bir değerin üstüne çıkınca açılarak tesisatın güvenliğini sağlayan vana,
emniyet supabı.
güvenme * Güven duyma, güveni olma.
güvenme dostuna, saman doldurur postuna * “dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler” anlamında kullanılır.
güvenmek * Güven duymak, güveni olmak, itimat etmek.
güvenoyu * Göreve yeni başlamışveya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için meclisin verdiği
oy; itimat reyi.
güvenoyu almak * hükûmetin tutumu meclisçe onaylanmak.
güvenoyu vermek * hükûmetin tutumu ile ilgili olumlu oyu meclisçe kullanmak.
güvensiz * Başkalarına güvenmeyen, itimatsız.
güvensizce * Güvensiz bir biçimde, güvensiz olarak.
güvensizlik * Güvensiz olma durumu, itimatsızlık.
güvensizlik duymak * güvenmemek.
güvensizlik önergesi * Hükûmetin uygulamalarına karşı gösterilen yazılıveya sözlü itimatsızlık.
güvercin * Güvercingillerden, hızlıve uzun zaman uçabilen, kısa vücutlu, sık tüylü, birçok evcilleşmiştürleri bulunan,
yemle beslenen kuş(Columba).
güvercinboynu * Yeşil, mavi ve pembe arasında dalgalanır gibi görünen renk.
güvercingiller * Güvercin, kumru gibi kuşları içine alan geniş bir familya.
güvercingöğsü * Yeşil ile mavi arasında böcek kabuğuna benzer dalgalıve değişken renk.
güvercinler * Güvercin, kumru gibi kuşları içine alan takım.
güvercinlik * Evcil güvercin yetiştirmek için hazırlanmışyer.
güverte * Gemide ambar ve kamaraların üstü.
güvey yemeği * Erkek evi tarafından düğün akşamıakraba ve yakınlara verilen yemek.
güvey,-i * Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad.
* Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre kızın kocası, damat.
güveyfeneri * Patlıcangillerden, kırmızıve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılan, çok yıllık ve otsu bir bitki,
gelin otu (Physalis alkekengi).
güveyi girmek * erkek için, evlenmek.
* iç güveyi olarak, gelinin ailesinin evinde oturmak.

Bir yanıt yazın