güven duymak | * güvenmek, inanmak. |
güven ışığı | * Karanlık odada, çalışabilecek kadar ışık sağlayan, duyar katıetkilemeyen özel yapıda bir lâmbadan elde edilen ışık. |
güven kazanmak | * kendisine inandırmak. |
güven mektubu | * Bir elçinin, gittiği yerin devlet başkanına sunulması için kendi başkanınca eline verilen belge, itimat mektubu, itimatname. |
güven oylaması | * Göreve yeni başlamışveya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için mecliste yapılan oylama. |
güven vermek | * güven duygusu uyandırmak, itimat telkin etmek. |
güven yazısı | * Güven mektubu. |
güvence | * Bir antlaşmada taraflardan birinin sorumluluğu üzerine alması, inanca, teminat, garanti. * Alınan sorumluluğa karşı olarak ortaya konulan şey. * Birinin şüphelerini dağıtmak için söylenen inandırıcısöz, teminat. |
güvence akçesi | * Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediğinde karşıtarafça el konulacak olan para. |
güvence vermek | * bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek. * bir sorumluluk karşılığı olarak (para vb.) ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek. |
güvenceli | * Güvencesi olan, güvence sağlayan, garantili. |
güvencesiz | * Güvencesi olmayan, güvence sağlamayan, garantisiz. |
güvenceye bağlamak | * teminat altına almak. |
güvenç | * Güvenme duygusu, itimat. |
güvendiği dağlara kar yağmak (veya güvendiği dal elinde kalmak) | * yardım veya yarar beklediği kimseden, yerden veya şeyden iyilik gelmemek. |
güveni olmak | * güvenmek, inanmak. |
güveni sarsılmak | * güveni kalmamak. |
güvenilir | * Güven duygusu veren, güvenilen. |
güvenilirlik | * Güvenilir olma durumu. |
güvenilme | * Güven duyulma, güvenle bakılma. |
güvenilmek | * Güvenle bakılmak, kendisine güven duyulmak. |
güvenirlik | * Güvenilme durumu, güvenilir olma durumu. |
güveniş | * Güven duyma, güvenme. |
güvenli | * Güven verici, emniyetli, emin. |
güvenlik | * Toplum yaşamında kanunî düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet. |
güvenlik borusu | * Buharlıtesisatta basıncın belirli bir değerin üstüne çıkmasınıönleyen U biçimli boru. |
güvenlik görevlisi | * Güvenliği sağlamakla görevli kimse. |
güvenlik vanası | * Buharlıtesisatta basınç belirli bir değerin üstüne çıkınca açılarak tesisatın güvenliğini sağlayan vana, emniyet supabı. |
güvenme | * Güven duyma, güveni olma. |
güvenme dostuna, saman doldurur postuna | * “dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler” anlamında kullanılır. |
güvenmek | * Güven duymak, güveni olmak, itimat etmek. |
güvenoyu | * Göreve yeni başlamışveya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için meclisin verdiği oy; itimat reyi. |
güvenoyu almak | * hükûmetin tutumu meclisçe onaylanmak. |
güvenoyu vermek | * hükûmetin tutumu ile ilgili olumlu oyu meclisçe kullanmak. |
güvensiz | * Başkalarına güvenmeyen, itimatsız. |
güvensizce | * Güvensiz bir biçimde, güvensiz olarak. |
güvensizlik | * Güvensiz olma durumu, itimatsızlık. |
güvensizlik duymak | * güvenmemek. |
güvensizlik önergesi | * Hükûmetin uygulamalarına karşı gösterilen yazılıveya sözlü itimatsızlık. |
güvercin | * Güvercingillerden, hızlıve uzun zaman uçabilen, kısa vücutlu, sık tüylü, birçok evcilleşmiştürleri bulunan, yemle beslenen kuş(Columba). |
güvercinboynu | * Yeşil, mavi ve pembe arasında dalgalanır gibi görünen renk. |
güvercingiller | * Güvercin, kumru gibi kuşları içine alan geniş bir familya. |
güvercingöğsü | * Yeşil ile mavi arasında böcek kabuğuna benzer dalgalıve değişken renk. |
güvercinler | * Güvercin, kumru gibi kuşları içine alan takım. |
güvercinlik | * Evcil güvercin yetiştirmek için hazırlanmışyer. |
güverte | * Gemide ambar ve kamaraların üstü. |
güvey yemeği | * Erkek evi tarafından düğün akşamıakraba ve yakınlara verilen yemek. |
güvey,-i | * Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad. * Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre kızın kocası, damat. |
güveyfeneri | * Patlıcangillerden, kırmızıve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılan, çok yıllık ve otsu bir bitki, gelin otu (Physalis alkekengi). |
güveyi girmek | * erkek için, evlenmek. * iç güveyi olarak, gelinin ailesinin evinde oturmak. |
Kategoriler