Harbiyeli | * Harp okulu öğrencisi. |
harcama | * Harcamak işi, parayıelden çıkarma, sarf. * Bir şey almak için elden çıkarılan para, gider. |
harcama kalemi | * Muhasebe işlemleri içinde en fazla satın alınan maddelerin bütünü. |
harcamak | * Bir işgörmek veya bir şey satın almak için parayıelden çıkarmak, sarf etmek. * Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek. * Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak. * Manevî yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek. * Yok olmasına, ölmesine sebep olmak. |
harcanabilir | * Harcanma özelliği olan. |
harcanma | * Harcanmak işi. |
harcanmak | * Harcamak işi yapılmak, harcamak işine konu olmak. |
harcayış | * Harcamak işi veya biçimi. |
harcı | * Ucuz, her keseye uygun. |
harcı olmak | * bir iş, birinin yapabileceği nitelikte olmak. |
harcıâlem | * Herkesin alabileceği, herkesin kullanabileceği, herkesin işine yarayan, her keseye uygun. * Hiçbir özelliği olmayan, yeniliği olmayan, basmakalıp. |
harcırah | * Yolluk. |
harç | * Harcanan para, masraf. * Resmî işlerde devlet veznesine ödenen para. * Yapıda tuğla veya taşların örgüsünü pekitmek, duvarlarısıvamak için kullanılan, toprak, saman veya kum, kireç, çimento gibi şeyleri su ile kararak yapılan çamur, karışım. * Bir yemeğin yapılmasında kullanılan ve tat veren maddelerin bütünü. * Giysiler dikilirken kullanılan tamamlayıcıveya süsleyici şeyler. * Bahçıvanlıkta değişik nitelikteki toprak vb. maddelerin karıştırılmasıyla hazırlanmıştoprak. |
harçlı | * Yapılması için harç ödenen. * Harç ile örülmüş. * Süslerle bezenmiş(giysi). |
harçlık | * Ufak tefek ihtiyaçlar için ayrılmışpara. |
harçsız | * Harcı olmayan. |
hardal | * Turpgillerden 100-150 cm yükseklikte, sarıçiçekli, deriyi yakıcınitelikte olan ve tohumu hekimlikte kullanılan, tadıacıve bir yıllık bir bitki (Brassica nigra). * Bu tohumun toz durumuna getirilmişveya sirke ile karıştırılarak yapılmışmacunu. |
hardal rengi | * Kirli sarırenkte. |
hardaliye | * İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası. |
hardallı | * Hardalı olan. |
hardallık | * Hardal yapımında kullanılan malzeme. * Hardal konulan kap. |
hardalsı | * Uzun iki çenetli meyve. |
hardalsız | * Hardalı olmayan. |
hare | * Bazınesne, canlı, göz vb. nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır. * Üzerinde dalgalıçizgiler bulunan kumaş. * Çok sert taş, mermer. |
harekât | * Davranışlar, işler. * Belli bir amaç gözetilerek bir askerî birliğe yaptırılan manevra, çarpışma, çevirme, kovalama gibi işler. |
hareke | * Arap harfleriyle yazılmışmetinlerde kısa ünlüleri göstermek için kullanılan işaret. |
harekeleme | * Harekelemek işi. |
harekelemek | * Bir ünsüze hareke koymak. |
harekeli | * Hareke konulmuş. |
harekesiz | * Hareke konulmamış. |
hareket | * Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. * Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma. * Davranış. * Yola çıkma. * Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım. * Yer sarsıntısı, deprem. * Devinim. * (demir yollarında) Katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. * Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi. * Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturduklarıyer değişimi. * Devinim. |
hareket dairesi | * Demir yollarında hareket işlerini düzenleyen, izleyen daire. |
hareket etmek | * yola gitmek, yola çıkmak. * vücudu oynatmak, kıpırdatmak veya kımıldamak, devinmek. * davranmak. * devinmek. |
hareket noktası | * Bir işin, bir yolculuğun vb.nin başladığıyer. * Bir sorunun incelenmesinde başlangıç olarak alınan nokta. |
harekete geçirmek | * bir işin yapılmasına sebep olmak, kımıldatmak, canlandırmak. |
harekete geçmek | * bir işi yapmaya başlamak, bitirmek amacı ile bir işe girişmek. |
harekete getirmek | * kımıldatmak, canlandırmak. |
hareketlendirme | * Hareketlendirmek işi. |
hareketlendirmek | * Hareketlenmesine yol açmak. |
hareketlenme | * Hareketlenmek işi. |
hareketlenmek | * Hareket kazanmak, harekete geçmek. |
hareketli | * Hareketi olan, yer değiştirebilen, devingen, müteharrik. * Canlılık gösteren, canlı, kıpırdak. |
hareketlilik | * Hareketli olma durumu, devingenlik. |
hareketsiz | * Hareket etmeyen, yerinden kımıldamayan, durgun, durağan. |
hareketsizlik | * Hareketsiz olma durumu. |
harekî | * Hareket durumunda, devinim durumunda olan. |
harelenme | * Harelenmek işi. |
harelenmek | * Kımıldadıkça üzerinde parlak çizgiler görünmek, dalgalanmak. |
hareli | * Haresi olan. |
harem | * Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm. * Bu bölümde oturan kadınların hepsi. * Karı, eş. |
Kategoriler