havalandırılma | * Havalandırılmak işi. |
havalandırılmak | * Havalandırmak işi yapılmak. |
havalandırma | * Kapalı bir yerin havasınıdeğiştirmek amacıyla dışarıdan temiz hava girişini veya çeşitli araçlarla hava akımını sağlama işlemi. * Herhangi bir şeyi açık havada bir süre bırakma. |
havalandırmacı | * Havalandırma işini yapan görevli kimse. |
havalandırmak | * Havalanmasını sağlamak. |
havalandırmalı | * Havalandırması olan. |
havalanma | * Havalanmak işi. |
havalanmak | * Temiz hava almasısağlanmak, havasıdeğiştirilmek. * Yerden ayrılıp göğe uçmak. * (bir şey) Hava akımıyla yer değiştirmek. * Yerinde oturamaz duruma gelmek. * Beğenilmeyen davranışlarda bulunmak. |
havalara uçmak | * çok sevinmek. |
havale | * Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme. * Banka, postahane vb.nin aracılığıyla gönderilen para. * Postahane, banka vb. nin aracılığıyla para gönderildiğinde, gönderenle alacak olanın adlarıve para miktarı yazılıkâğıt, havale kâğıdı, havalename. * Gebelerde, küçük çocuklarda görülen bir çeşit çırpınmalı, bazen ateşli de olabilen hastalık. * Bir arsayıçevirmek, kapamak için çekilen perde veya duvar. * Yüksek ve büyük bir görünüşü olma. |
havale etmek | * bir şeyin alınmasını, yapılmasını bir kimseye bırakmak, ısmarlamak, devretmek. * yollamak, göndermek. |
havale gelmek | * postahane veya banka yoluyla para gelmek. * gebe ve çocuklara çoğu zaman bayılma, yüksek ateşle beraber çırpınma krizleri gelmek. |
havale göndermek (veya yollamak) | * postahane banka vb. aracılığıyla birine para ödemesini sağlamak. |
havaleli | * Havalesi olan. * Gereğinden çok yüksek, yıkılacak gibi olan. |
havalename | * Havale. |
havalı | * Herhangi bir nitelikte havası olan. * İyi, temiz hava alan, havadar. * Bir işi gereğince benimsemeyen, önemsemeyen. * Göz alıcı, çekici, albenisi olan. * Sıkıştırılmışhava ile çalışan (alet vb.). |
havalıdireksiyon | * Motorlu bir taşıtın direksiyon sisteminin hidrolik düzen ile kolayca hareket sağlayabilmesi özelliği veya durumu. |
havalıfren | * Hava basıncı ile yönetilen pistonlu fren. |
havali | * Çevre, yöre, dolay. |
havan | * İçinde bir şey dövüp ufalamaya yarayan, tahta, taş, maden veya plâstikten yapılan kap. * Tütün kıyma makinesi. |
havan dövücünün hınk deyicisi | * başkasına yardım edecek veya yüreklendirecek gücü olmadığıhâlde öyle görünüp yardakçılık edenler için söylenir. |
havan topu | * Üstün atışgücüne sahip bir çeşit kısa namlulu top. |
havanda su dövmek | * boşuna uğraşmak. |
havaneli | * Havanda bir şeyi dövmeye yarayan tokmak. |
havanın gözü yaşlı | * nerede ise yağmur yağacak. |
havarî | * Yardımcı. * Hz. İsa’nın öğüt ve inançlarınıyaymak işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her birine verilen ad. * Bir öndere bağlı, onun düşünce veya inançlarınıyayan kimse. |
havarîlik | * Havarînin işi veya görevi. |
havas | * Nitelikler, özellikler. * Kendilerini halktan ayrıve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrıcalık gören (kimseler), avam karşıtı. |
havâs | * Duyumlar, duygular. |
havası olmak | * bir kimsenin albenisi veya cana yakınlığı olmak. |
havası olmak | * o kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak. |
havasına uymak | * bulunduğu çevre ve ortamı benimsemek veya birinin huyunu almak. |
havasını bulmak | * keyiflenmek, neşelenmek. |
havasız | * Havası olmayan, hava almayan. * Havası iyi veya yeterli olmayan. * Göz alıcı, çekici olmayan. |
havasızlık | * Havasız olma durumu. |
havaya | * boşuna, sonuçsuz olarak. |
havaya gitmek | * hiçbir şeye yaramamak, boşa gitmek. |
havaya pala (veya kılıç) sallamak | * boşuna, gereksiz çaba harcamak. |
havaya savurmak | * gereksiz yere harcamak. |
havaya uçmak | * patlama dolayısıyla zarar görmek. * havaya gitmek. |
havayı bozmak | * bir topluluğun keyfini kaçırmak. |
havhav | * (çocuk dilinde) Köpek. |
havi | * İçinde bulundururan, kapsayan. |
havi olmak | * içinde bulundurmak, içine almak, kapsamak, içermek. |
havil | * “korku, korkma” anlamında can havliyle deyiminde geçer. 343 can. |
havlama | * Havlamak işi. |
havlamak | * (köpek) Bağırmak, ürümek. |
havlanma | * Havlanmak durumu. |
havlanmak | * Üzerinde hav oluşmak. |
havlatma | * Havlatmak işi. |
Kategoriler