Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 26

havalandırılma * Havalandırılmak işi.
havalandırılmak * Havalandırmak işi yapılmak.
havalandırma * Kapalı bir yerin havasınıdeğiştirmek amacıyla dışarıdan temiz hava girişini veya çeşitli araçlarla hava
akımını sağlama işlemi.
* Herhangi bir şeyi açık havada bir süre bırakma.
havalandırmacı * Havalandırma işini yapan görevli kimse.
havalandırmak * Havalanmasını sağlamak.
havalandırmalı * Havalandırması olan.
havalanma * Havalanmak işi.
havalanmak * Temiz hava almasısağlanmak, havasıdeğiştirilmek.
* Yerden ayrılıp göğe uçmak.
* (bir şey) Hava akımıyla yer değiştirmek.
* Yerinde oturamaz duruma gelmek.
* Beğenilmeyen davranışlarda bulunmak.
havalara uçmak * çok sevinmek.
havale * Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme.
* Banka, postahane vb.nin aracılığıyla gönderilen para.
* Postahane, banka vb. nin aracılığıyla para gönderildiğinde, gönderenle alacak olanın adlarıve para miktarı
yazılıkâğıt, havale kâğıdı, havalename.
* Gebelerde, küçük çocuklarda görülen bir çeşit çırpınmalı, bazen ateşli de olabilen hastalık.
* Bir arsayıçevirmek, kapamak için çekilen perde veya duvar.
* Yüksek ve büyük bir görünüşü olma.
havale etmek * bir şeyin alınmasını, yapılmasını bir kimseye bırakmak, ısmarlamak, devretmek.
* yollamak, göndermek.
havale gelmek * postahane veya banka yoluyla para gelmek.
* gebe ve çocuklara çoğu zaman bayılma, yüksek ateşle beraber çırpınma krizleri gelmek.
havale göndermek (veya yollamak) * postahane banka vb. aracılığıyla birine para ödemesini sağlamak.
havaleli * Havalesi olan.
* Gereğinden çok yüksek, yıkılacak gibi olan.
havalename * Havale.
havalı * Herhangi bir nitelikte havası olan.
* İyi, temiz hava alan, havadar.
* Bir işi gereğince benimsemeyen, önemsemeyen.
* Göz alıcı, çekici, albenisi olan.
* Sıkıştırılmışhava ile çalışan (alet vb.).
havalıdireksiyon * Motorlu bir taşıtın direksiyon sisteminin hidrolik düzen ile kolayca hareket sağlayabilmesi özelliği veya
durumu.
havalıfren * Hava basıncı ile yönetilen pistonlu fren.
havali * Çevre, yöre, dolay.
havan * İçinde bir şey dövüp ufalamaya yarayan, tahta, taş, maden veya plâstikten yapılan kap.
* Tütün kıyma makinesi.
havan dövücünün hınk deyicisi * başkasına yardım edecek veya yüreklendirecek gücü olmadığıhâlde öyle görünüp yardakçılık edenler için
söylenir.
havan topu * Üstün atışgücüne sahip bir çeşit kısa namlulu top.
havanda su dövmek * boşuna uğraşmak.
havaneli * Havanda bir şeyi dövmeye yarayan tokmak.
havanın gözü yaşlı * nerede ise yağmur yağacak.
havarî * Yardımcı.
* Hz. İsa’nın öğüt ve inançlarınıyaymak işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her birine verilen ad.
* Bir öndere bağlı, onun düşünce veya inançlarınıyayan kimse.
havarîlik * Havarînin işi veya görevi.
havas * Nitelikler, özellikler.
* Kendilerini halktan ayrıve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrıcalık gören (kimseler), avam karşıtı.
havâs * Duyumlar, duygular.
havası olmak * bir kimsenin albenisi veya cana yakınlığı olmak.
havası olmak * o kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak.
havasına uymak * bulunduğu çevre ve ortamı benimsemek veya birinin huyunu almak.
havasını bulmak * keyiflenmek, neşelenmek.
havasız * Havası olmayan, hava almayan.
* Havası iyi veya yeterli olmayan.
* Göz alıcı, çekici olmayan.
havasızlık * Havasız olma durumu.
havaya * boşuna, sonuçsuz olarak.
havaya gitmek * hiçbir şeye yaramamak, boşa gitmek.
havaya pala (veya kılıç) sallamak * boşuna, gereksiz çaba harcamak.
havaya savurmak * gereksiz yere harcamak.
havaya uçmak * patlama dolayısıyla zarar görmek.
* havaya gitmek.
havayı bozmak * bir topluluğun keyfini kaçırmak.
havhav * (çocuk dilinde) Köpek.
havi * İçinde bulundururan, kapsayan.
havi olmak * içinde bulundurmak, içine almak, kapsamak, içermek.
havil * “korku, korkma” anlamında can havliyle deyiminde geçer. 343 can.
havlama * Havlamak işi.
havlamak * (köpek) Bağırmak, ürümek.
havlanma * Havlanmak durumu.
havlanmak * Üzerinde hav oluşmak.
havlatma * Havlatmak işi.

Bir yanıt yazın