hayrat | * Sevap kazanmak için yapılan iyilik. * Halkın yararlanması için yapılan okul, çeşme, han gibi yapılara verilen ad. * Sevap kazanmak için yapılmışolan. |
hayret | * Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma. * Şaşılacak bir şey karşısında söylenir. |
hayret etmek | * şaşmak, şaşırmak, şaşakalmak. |
hayrete (veya hayretlere) düşmek | * şaşakalmak, şaşırmak. |
hayretle | * şaşkınlıkla, şaşarak. |
hayrette (veya hayretler içinde) kalmak | * şaşakalmak, şaşırmak. |
hayrette bırakmak | * şaşmasına sebep olmak. |
hayretten donakalmak | * çok şaşırmak, inanamamak. |
hayrıdokunmak | * yararlı olmak. |
hayrı olmamak | * iyiliği dokunmamak, yarar sağlamamak. |
hayrını gör | * yeni alınan bir şey için “güle güle kullan” veya kırgınlık, alay anlamında söylenir. |
hayrola | * “Ne var”, “ne oluyor” anlamında kullanılır. |
hayrülhalef | * Hayırlıçocuk, hayırlıevlât. |
haysiyet | * Değer, saygınlık, itibar. * Onur, öz saygısı, şeref. |
haysiyet divanı | * Onur kurulu. |
haysiyetine dokunmak | * onuru incinmek. |
haysiyetiyle | * Dolayısıyla, sebebiyle. * Onuruyla. |
haysiyetli | * Değeri, saygınlığı olan. * Onurlu. |
haysiyetsiz | * Değeri, saygınlığı olmayan. * Onursuz. |
haysiyetsizlik | * Haysiyetsiz olma durumu, haysiyetsizce davranış. * Onursuzluk. |
hayta | * Osmanlıların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflarından biri. * Serseri, külhanbeyi, kabadayı, holigan. |
haytalık | * Hayta olma durumu, serserilik, başı boşluk, külhanbeyilik, kabadayılık. |
haytalık etmek | * serserice davranışlarda bulunmak. |
hayvan | * Bitkilerden farklı olarak, duygu ve hareket yeteneği olan canlıyaratık. * İnsandan farklı olarak, dil ve akıldan yoksun canlıyaratık. * At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. * Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). * Bir seslenme biçimi. |
hayvan bilimci | * Hayvan bilimi uzmanı, zoolog. |
hayvan bilimi | * Biyolojinin, hayvanların yapı, görev, davranışve sınıflandırmaları, yeryüzündeki dağılışlarıyla uğraşan bilim dalı, hayvanlar bilimi, zooloji. |
hayvan gibi | * akılsız, duygusuz, kaba. |
hayvan koklaşa koklaşa, insan konuşa konuşa | * insanlar konuşarak daha iyi anlaşırlar. |
hayvan kömürü | * Kan ve kemik gibi organik maddelerden yapılıp hekimlikte kullanılan kömür. |
hayvanat | * Hayvanlar. * Hayvan bilimi, zooloji. |
hayvanat bahçesi | * Genellikle her tür hayvanın doğal şartlarda beslendiği, korunduğu, sergilendiği büyük bahçe. |
hayvanca | * Çok kaba ve hoyrat (bir biçimde). |
hayvancağız | * Kendisine karşışefkat ve acıma duyulan hayvan. |
hayvancık | * Ancak mikroskopla görülebilen çok küçük hayvan. * Hayvancağız. |
hayvancılık | * Evcil hayvanlara bakma ve yetiştirme işi. |
hayvanî | * Hayvanla ilgili, hayvansal. * Hayvanca. |
hayvaniyet | * Hayvanlık. |
hayvanlaşma | * İnsanlık erdemlerini yitirme, kabalaşma. |
hayvanlaşmak | * İnsanlık erdemlerini yitirmek, kabalaşmak. |
hayvanlaştırma | * Hayvanlaştırmak durumu. |
hayvanlaştırmak | * Hayvan durumuna getirmek. |
hayvanlık | * Hayvan olma durumu, hayvaniyet. * Hayvanca davranma. |
hayvanlık etmek | * hayvanca davranmak. |
hayvansal | * Hayvanî. * Hayvandan elde edilen. |
haz | * Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk. * Bir şeyden duyusal veya manevî sevinç duyma. * Sürdürülmesi istenen ılımlıve doygunluk veren coşku. |
haz almak | * hoşlanmak, keyif almak. |
haz duymak | * hoşlanmak. |
haz vermek | * hoşlanmasını sağlamak. |
haza | * Bu, şu, o. * Etkisiz, kusursuz. |
hazakat | * (hekimler için) Ustalık, uzluk. |
Kategoriler