Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 36

hemcins * Aynıcinsten olan, türdeş, soydaş.
hemdert * Dert ortağı.
hemen * Hiç vakit geçirmeden, gecikmeden, çabucak.
* Aşağıyukarı; yalnız, sadece.
hemen hemen * Nerede ise, az zaman sonra.
* Tam değilse bile ona pek yakın.
hemencecik * Çarçabuk, anında.
hemfikir * Aynıdüşüncede, aynı görüşte olan, oydaş.
hemhâl * Aynıdurumda olan.
hemhâl olmak * bütünleşmek, birliktelik özelliği göstermek.
hemhudut * Sınırdaş.
hemodiyaliz * Geçirgen bir zardan süzerek, zehirli artıklarıayıklamak ve kanıtemizlemek için kullanılan tedavi yöntemi.
hemofil * Kanamasıdinmeyen, hemofili hastalığına tutulan (kimse).
hemofili * Kanın pıhtılaşmasındaki bir bozukluğa bağlıkanama hastalığı.
hemoglobin * Soluk alma aracıyla organizmanın hücreleri arasında oksijen ve karbon gazını iletmeyi sağlayan,
birleşiminde demir, azot, oksijen, hidrojen, kömür ve kükürt bulunan alyuvarların en önemli maddesi.
hempa * Kötü işlerde aynıamaçla ve birlikte hareket eden kimse, ayaktaş, omuzdaş.
hemşehri * Aynı ilden olan kimse, memleketli.
* Arkadaş, ahbap anlamında bir seslenme sözü olarak kullanılır.
hemşehrilik * Hemşehri olma durumu.
hemşire * Kız kardeş, bacı.
* Diplomalıhasta bakıcıkadın.
hemşirelik * Kız kardeşlik.
* Hasta bakıcılık.
hemşirezade * Kız kardeşin çocuğu.
hemze * Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışmasısonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir
kesinti izlenimi veren ünsüz.
hemzemin * Aynıdüzeyde olan.
hemzemin geçit * Kara yoluyla aynıdüzeyde olan tren yolu geçidi.
hendek * Geçmeye engel olacak biçimde uzunlamasına kazılmışderin çukur.
hendese * Geometri.
hendesî * Geometrik.
hengâm * Hengâme.
hengâme * Patırtı, gürültü, kavga.
hentbol * Yedişer kişilik iki takımın topu elden ele geçirerek veya sürerek gol atmalarıesasına dayanan bir spor türü,
el topu.
hentbolcu * Hentbol oynayan kimse.
henüz * (olumlu cümlelerde) Az önce, daha şimdi, yeni.
* (olumsuz cümlelerde) Daha, hâlâ.
hep * Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak.
* Sürekli olarak, her zaman, daima.
* (hepimiz, hepiniz, hepsi biçiminde iyelik ekleri alarak) Bir şeyi oluşturan parçaların bütününü anlatır.
hep beraber * Birlikte.
hep bir ağız olmak * söz birliği etmek, anlaşarak bir konuda aynışeyleri söylemek.
hep bir ağızdan * aynıanda pek çok kişi aynışeyi (söyleyerek, konuşarak).
hep birden * Toplu olarak.
hepatit * Sarılık.
hepatoloji * Karaciğerin anotomisini, fizyolojisini ve hastalıklarını inceleyen bilim dalı.
hepçil * Hem hayvansal, hem bitkisel besinlerle beslenen.
hepimiz * Bkz. hep.
hepiniz * Bkz. hep.
heple hiç ilkesi * tür, cins gibi evrensel bir konu üzerinde ileri sürülen olumlu, olumsuz bir yargının, o tür veya cinsin bütün
bireyleri için doğru olması ilkesi.
hepsi * Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep.
hepsi hepsi * Tamamen, tam tamına.
hepten * Tamamıyla, büsbütün.
hepyek * Tavla oyununda zarların tek benekli yönlerinin üste gelmesi.
her * Tekil isimlere tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, “…-in hepsi” anlamını verir.
her aşın kaşığı * her şeye karışan, her şeye burnunu sokan.
her biri * Ayrıayrıhepsi.
her boyaya girip çıkmak * çeşitli işlerde kısa süre de olsa çalışmışolmak.
her boyayı boyadı bir fıstıkî yeşil (mi) kaldı? * yapılması gereken bir şey varken, önemsiz, zorunlu olmayan şeylerle ilgilenildiğinde söylenir.

Bir yanıt yazın