Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 7

içine tükürmek * bir şeyi bozup berbat etmek.
içini açmak * derdini anlatmak, içini dökmek.
içini bayıltmak (veya kıymak) * (tatlı) ağır gelip artık yiyememek.
* çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak.
* yoğun olarak hissetmek.
içini boşaltmak * sıkıntıve derdini söylemek; öfkesini açığa vurmak.
içini çekmek (iç çekmek veya iç geçirmek) * üzüntüyle veya özlemle derin soluk almak.
içini çürütmek * ruhunu karartmak, bezdirmek, yıldırmak.
içini dökmek * derdini anlatmak, iç dünyasındaki duygu ve düşüncelerini bir bir anlatmak.
* ferahlamak, rahatlamak.
içini ezmek * üzüntüsünü, sıkıntısınıduymak.
içini karartmak * bunalıma veya sıkıntıya sokmak, endişeye düşürmek.
içini kemirmek * bir üzüntüden rahatsızlık duymak, tedirgin olmak.
içini kurt yemek (veya kemirmek) * sürekli bir kaygı içinde bulunmak.
içini okumak * birinin gizli, saklıdüşüncelerini anlamak.
içini parçalamak (veya parça parça etmek) * çok üzülmek, aşırıderecede sıkılıp harap olmak.
içini sarmak * sürekli düşünmek, hep onunla meşgul olmak.
içini sıkmak * sıkıntıvermek.
içini yakmak * çok üzülmek.
içini yemek * çok üzülmek.
içinin (veya yüreğinin) yağıerimek * telâşveya kaygı ile üzülmek.
içinin ateşi küllenmek * acısı, hüznü, kederi son bulmamak, sürmek.
içirik * Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler.
içirilme * İçirilmek işi.
içirilmek * İçmesi sağlanmak.
içiriş * İçirmek işi veya biçimi.
içirme * İçirmek işi.
içirmek * İçmek işini yaptırmak, içmesini sağlamak.
içirtme * İçirtmek işi.
içirtmek * İçmek işini yaptırmak.
içiş * İçmek işi veya biçimi, içim.
içit * İçilecek şey.
içitim * Vücuda şırınga ile sıvıverme işi, zerk.
içitme * İçitmek işi, zerk.
içitmek * Sıvıyışırınga vb. ile vücuda vermek, zerk etmek.
içki * İçinde alkol bulunan içecek.
* İçki içme işi.
içki âlemi * İçkili yemek eğlentisi.
içki masası * İçki sofrası.
içki psikozu * Alışkanlık hâlinde ve aşırıderecede içki kullanmanın yarattığı ağır bunalım.
içki sefası * İçki âlemi.
içki sofrası * İçki içilen sofra.
içkici * İçki yapan veya satan kimse.
* İçkiye düşkün kimse, içici.
içkicilik * İçki yapma veya satma işi.
* İçkiye düşkün olma durumu.
içkili * İçki içmişolan.
* İçki içilen.
* İçki içmişolarak.
içkin * Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmışolan, mündemiç.
* Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan (şey), mündemiç.
* Deney içinde kalan, deneyi aşmayan (şey).
* Dünya içinde, dünyada olan (şey).
içkinlik * İçkin olma durumu.
içkisiz * İçki içmemişolan.
* İçki içilmeyen.
* İçki içmemişolarak.
içkiyi bırakmak * içki içmekten vazgeçmek.
içlem * Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun.
* Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey.
içlendirme * İçlendirmek işi veya durumu.
içlendirmek * İçlenmek işini yaptırmak.
içlene içlene * Sürekli içine atarak.
içleniş * İçlenmek işi veya biçimi.

Bir yanıt yazın