içine tükürmek | * bir şeyi bozup berbat etmek. |
içini açmak | * derdini anlatmak, içini dökmek. |
içini bayıltmak (veya kıymak) | * (tatlı) ağır gelip artık yiyememek. * çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak. * yoğun olarak hissetmek. |
içini boşaltmak | * sıkıntıve derdini söylemek; öfkesini açığa vurmak. |
içini çekmek (iç çekmek veya iç geçirmek) | * üzüntüyle veya özlemle derin soluk almak. |
içini çürütmek | * ruhunu karartmak, bezdirmek, yıldırmak. |
içini dökmek | * derdini anlatmak, iç dünyasındaki duygu ve düşüncelerini bir bir anlatmak. * ferahlamak, rahatlamak. |
içini ezmek | * üzüntüsünü, sıkıntısınıduymak. |
içini karartmak | * bunalıma veya sıkıntıya sokmak, endişeye düşürmek. |
içini kemirmek | * bir üzüntüden rahatsızlık duymak, tedirgin olmak. |
içini kurt yemek (veya kemirmek) | * sürekli bir kaygı içinde bulunmak. |
içini okumak | * birinin gizli, saklıdüşüncelerini anlamak. |
içini parçalamak (veya parça parça etmek) | * çok üzülmek, aşırıderecede sıkılıp harap olmak. |
içini sarmak | * sürekli düşünmek, hep onunla meşgul olmak. |
içini sıkmak | * sıkıntıvermek. |
içini yakmak | * çok üzülmek. |
içini yemek | * çok üzülmek. |
içinin (veya yüreğinin) yağıerimek | * telâşveya kaygı ile üzülmek. |
içinin ateşi küllenmek | * acısı, hüznü, kederi son bulmamak, sürmek. |
içirik | * Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler. |
içirilme | * İçirilmek işi. |
içirilmek | * İçmesi sağlanmak. |
içiriş | * İçirmek işi veya biçimi. |
içirme | * İçirmek işi. |
içirmek | * İçmek işini yaptırmak, içmesini sağlamak. |
içirtme | * İçirtmek işi. |
içirtmek | * İçmek işini yaptırmak. |
içiş | * İçmek işi veya biçimi, içim. |
içit | * İçilecek şey. |
içitim | * Vücuda şırınga ile sıvıverme işi, zerk. |
içitme | * İçitmek işi, zerk. |
içitmek | * Sıvıyışırınga vb. ile vücuda vermek, zerk etmek. |
içki | * İçinde alkol bulunan içecek. * İçki içme işi. |
içki âlemi | * İçkili yemek eğlentisi. |
içki masası | * İçki sofrası. |
içki psikozu | * Alışkanlık hâlinde ve aşırıderecede içki kullanmanın yarattığı ağır bunalım. |
içki sefası | * İçki âlemi. |
içki sofrası | * İçki içilen sofra. |
içkici | * İçki yapan veya satan kimse. * İçkiye düşkün kimse, içici. |
içkicilik | * İçki yapma veya satma işi. * İçkiye düşkün olma durumu. |
içkili | * İçki içmişolan. * İçki içilen. * İçki içmişolarak. |
içkin | * Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmışolan, mündemiç. * Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan (şey), mündemiç. * Deney içinde kalan, deneyi aşmayan (şey). * Dünya içinde, dünyada olan (şey). |
içkinlik | * İçkin olma durumu. |
içkisiz | * İçki içmemişolan. * İçki içilmeyen. * İçki içmemişolarak. |
içkiyi bırakmak | * içki içmekten vazgeçmek. |
içlem | * Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun. * Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey. |
içlendirme | * İçlendirmek işi veya durumu. |
içlendirmek | * İçlenmek işini yaptırmak. |
içlene içlene | * Sürekli içine atarak. |
içleniş | * İçlenmek işi veya biçimi. |
Kategoriler