Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 9

idamlık * Ölüm cezası ile cezalandırılmışolan (kimse).
* Ölüm cezası gerektiren.
idare * Yönetme, yönetim, çekip çevirme.
* Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü.
* Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer.
* Bir kurumun işlerini yürüten kurul.
* Tutum.
* İdare kandili veya lâmbası.
* Hoşgörme, yetinme, göz yumma.
idare etmek * yönetmek, çekip çevirmek.
* tutumlu kullanmak.
* yetmek, yetişmek.
* (alışverişte) elvermek, yeterli olmak, kurtarmak.
* göz yummak, hoşgörmek.
* örtbas etmek.
idare hukuku * Kamu yönetimi içinde yer alan kuruluşlarıve bunların işleyişlerini, kişilerle ilişkilerini ve sorumluluklarını
inceleyen, düzenleyen hukuk dalı.
idare kandili * Az ışık veren küçük gaz lâmbası.
idare lâmbası * İdare kandili.
idarece * İdare yönünden, idare tarafından.
idareci * Yönetici.
* İdare eden, hoşgörülü.
* Becerikli, tutumlu.
idarecilik * İdareci olma durumu.
* İdarecinin görevi, yöneticilik.
idarehane * Gazete, dergi gibi yayım kurumlarında yazı işlerine bakılan yer, yönetim yeri.
* Bir işi veya kuruluşu yönetenlerin bulunduklarıyer, büro.
idareimaslahat * Bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapma; işi oluruna bırakmak.
idareimaslahat etmek * bir işi gelişigüzel yapmak.
idareimaslahat politikası * Bir işi oluruna bırakma tutumu.
idareimaslahatçı * Bir işisağlam bir temele oturtmadan o günün şartlarına göre yapan (kimse).
idareli * İdare etmesini bilen, iyi yöneten.
* Tutumlu.
* Tutuma elverişli, ekonomik.
idaresini bilmek * yerine göre harcamak, tutumlu davranmak.
idaresiz * İdare etmesini bilmeyen, gevşek, beceriksiz (kimse).
* Tutumsuz.
idaresizlik * Gevşeklik, beceriksizlik.
* Tutumsuzluk.
idareten * İdare etmek üzere.
idarî * Yönetimle ilgili, yönetimsel.
iddia * İleri sürülerek savunulan düşünce, sav.
* Kendinde olmayan bir yeteneği, bir durumu varmışgibi gösterme.
* Dediğinde direnme, inat.
iddia etmek * sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek.
iddiacı * Dediğinde, iddiasında haksız da olsa direnen, inatçı(kimse).
iddiacılık * İddiacı olma durumu.
iddialaşma * İddialaşmak işi.
iddialaşmak * Karşılıklı iddiaya girmek.
iddialı * Bir iddiası olan.
* Kendine çok güvenen.
iddianame * Savcılığın soruşturma sonunda elde ettiği kanıtlarıve iddialarını içinde topladığı, mahkemede okunan yazı.
iddiasız * Bir iddiası olmayan; alçak gönüllü, mütevazı.
iddiasızlık * İddiasız olma durumu.
iddiaya tutuşmak * karşıt iddialarda bahse girişmek.
ide * Bkz. idea.
idea * Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen
algılanabilen asıl gerçeklik, düşünce, fikir.
ideal * Ülkü, mefkûre.
* Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan.
* Yalnız düşünce ile kavranabilen.
idealist * Ülkücü.
* İdealizm öğretisine bağlıfilozof.
idealistlik * İdealist olma durumu.
idealize * İdeal durum.
idealize etmek * ideal duruma getirmek.
idealizm * Ülkücülük.
* Bilgide temel olarak düşünceyi alan ve varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel
adı.
idealleştirme * İdealleştirmek işi.
idealleştirmek * İdeal duruma getirmek.
idealsiz * İdeali olmayan.
idefiks * Saplantı, sabit fikir.
identik * Özdeş.
ideolog * Bir felsefî veya toplumsal öğretiye sistemli biçimde bağlanan kimse.
* Bir ideolojinin akıl hocalığınıyapan kimse.
ideologlar * Düşsel bir ideale bağlı olan kimseler.
* Fransa’da fizik ötesini ortadan kaldırarak manevî bilimleri antropolojiye ve psikolojiye dayandırmayı
amaçlayan, Condillac’a bağlıfelsefe okulunun taraftarlarına verilen ad.
ideoloji * Siyasî veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren
politik, hukukî, bilimsel, felsefî, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü.
ideolojik * İdeoloji ile ilgili.
idil * Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.
idiopati * Kapan duygu.

Bir yanıt yazın