idiş | * Bkz. iğdiş. |
idman | * Vücudun gücünü artırmak için yapılan alıştırma, spor, jimnastik. * Herhangi bir duruma veya şeye alışkanlık kazanma. |
idman yapmak | * beden hareketleri yapmak. |
idmancı | * İdman yapan sporcu. |
idmanlı | * İdman yaparak çeviklik kazanmışolan (kimse). * Herhangi bir şeye alışmışve onu yadırgamaz duruma gelmişolan (kimse). |
idmansız | * İdman yapmamışolan, idmanı olmayan, çevikliği olmayan, ham. * Bir işe, bir duruma henüz alışmamışolan, acemi. |
idrak | * Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme. * Erişme, ulaşma. * Algı. |
idrak etmek | * akıl erdirmek, anlamak, kavramak. * erişmek, ulaşmak. |
idraksiz | * Anlayışsız, ahmak. |
idraksizlik | * İdraksiz olma durumu, anlayışsızlık. |
idrar | * Böbreklerde kandan süzülerek idrar yollarıyla dışarıya atılan sıvı, sidik. |
idrar zoru | * İdrar torbasında biriken idrarıdışarıatmada zorluk çekme, sidik zoru. |
idris ağacı | * Meyvesi hoşkokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü, kokulu kiraz, mahlep (Prunus mahaleb). |
idris otu | * Bir tür ayrık otu. |
ifa | * Bir işi yapma, yerine getirme. * Ödeme. |
ifa etmek | * yapmak, yerine getirmek. * ödemek. |
ifade | * Anlatım. * Deyiş. * Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü. * Mahkemede tanık ve sanıkların olay hakkında sözlü açıklamaları. * Dışa vurum. |
ifade etmek | * anlatmak. * önem taşımak. |
ifade vermek | * bir olayla ilgili olarak gördüğünü, bildiğini yetkili veya ilgili kimseye söylemek. |
ifadelendirme | * İfadelendirmek işi. |
ifadelendirmek | * Anlamlandırmak, bir şey anlatır duruma getirmek. |
ifadesini almak | * sorguya çekmek. * görgü tanığının anlattıklarınıyazmak. * üstün gelmek; yenmek; tepelemek. |
iffet | * Cinsî konularda ahlâk kurallarına bağlılık, sililik. * Namus. |
iffetli | * İffettini koruyan, sili, afif. |
iffetsiz | * İffetini korumayan, silisiz. |
iffetsizlik | * İffetsiz olma durumu, silisizlik. |
ifil ifil | * (rüzgâr, kar için) Hafif, kesintili ve yavaş bir biçimde. * Efil efil. |
ifildeme | * İfildemek işi veya durumu. |
ifildemek | * Hafifçe titremek; ürpermek. |
iflâh | * Kötü, güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme, onma. |
iflâh etmek | * kötü bir durum veya hastalıktan kurtarmak. |
iflâh olmak | * onmak, düzelmek. |
iflâh olmamak | * onmamak. |
iflâhıkesilmek | * çaresiz kalmak. |
iflâhınıkesmek | * gücünü tüketmek, bir daha düzelemeyecek bir duruma getirmek. |
iflâs | * Borçlarınıödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilân olunan tüccarın durumu, batkı. * Yenilgiye uğramak, değerini yitirme. |
iflâs anlaşması | * İflâs ile ilgili alınan karardan sonra borçların ödenmesine ilişkin anlaşma. |
iflâs bayrağını çekmek (veya borusunu çalmak) | * (ticarette) batmak. * her şeyini yitirmek. |
iflâs davası | * İflâs işlerine bakan mahkemelerde açılan dava. |
iflâs etmek | * (bir kimse veya kuruluşiçin) mahkeme kararıyla anaparasınıyitirdiği açıklanmak, batmak. * (düşünce, iddia, tez, kimse vb.) yenilgiye uğramak, değeri düşmek. |
iflâs masası | * İflâs davasının açıldığı anda borçların birleştirildiği durum. |
ifna | * Yok etme. * Tüketme. |
ifna etmek | * yok etmek. * tüketmek. |
ifrağ | * Bir şeyi başka bir biçime, çevirme. * Boşaltım. |
ifrat | * Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırıdavranma, taşkınlık. |
ifrat derecede | * Aşırıölçüde. |
ifrat tefrit | * Olumlu ve olumsuz anlamda en uç noktalar. |
ifrat tefritte kalmak (veya bulunmak) | * en uç noktalarda bulunmak. |
ifrata kaçmak | * çok ileri gitmek, aşırıdavranmak. |
ifrata vardırmak | * bir şeyin ölçüsünü kaçırmak. |
Kategoriler