ihtiyaç | * Gerekseme, gereksinme. * Güçlü istek. * İhtiyaç duyulan şey. * Yoksulluk, yokluk. |
ihtiyaç duymak | * bir şeyi kendisi için gerek saymak. |
ihtiyar | * Yaşlı, kocamışolan (kimse). * Baba veya anne. |
ihtiyar | * Seçme. |
ihtiyar etmek | * yaşlandırmak, kocaltmak. |
ihtiyar etmek | * seçmek, üstün tutmak. * katlanmak. |
ihtiyar heyeti | * Köy tüzel kişiliğinde, muhtar başkanlığında görev yapan kişilerden oluşan yetkili organ. |
ihtiyar meclisi | * Bkz. ihtiyar heyeti. |
ihtiyar olmak | * yaşlanmak. |
ihtiyarcık | * Yaşlılara karşıacıma ifadesi olarak kullanılır. * Zavallı, yaşlı(kimse). |
ihtiyarî | * İsteğe bağlı, seçmeli olan, seçimlik. |
ihtiyarlama | * İhtiyarlamak işi, yaşlanma. |
ihtiyarlamak | * Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak. * İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek. |
ihtiyarlatma | * İhtiyarlatmak işi. |
ihtiyarlatmak | * İhtiyar olma durumuna gelmesine sebep olmak. |
ihtiyarlayış | * İhtiyarlamak işi veya biçimi. |
ihtiyarlık | * İhtiyar olma durumu, yaşlılık. * Her bakımdan güçsüzlük, yetersizlik, zayıflık. |
ihtiyarlık sigortası | * Bkz. yaşlılık sigortası. |
ihtiyarsız | * Seçmesiz, irade dışı. * Düşünmeksizin, elde olmadan. |
ihtiyat | * Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma. * Gereğinden fazla olup saklanan, yedek. * Savaşsırasında harekâtın gelişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birliklere verilen ad. |
ihtiyat akçesi | * Yedek akçe. |
ihtiyat kaydı ile | * doğruluğu şüpheli görülerek. |
ihtiyaten | * Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşünerek. |
ihtiyatî | * İlerisi düşünülerek yapılan. |
ihtiyatî tedbir | * İlerisi düşünülerek alınan önlem(ler). * Yargılama öncesi yasal organlarca alınan önlem(ler). |
ihtiyatkâr | * Sakıngan, ihtiyatlı. |
ihtiyatkârlık | * İhtiyatlı olma durumu. |
ihtiyatlı | * Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranan, önlem alan, sakıngan, ihtiyatkâr. |
ihtiyatlı bulunmak | * beklenmedik sonuçlara karşıhazırlıklı olmak. |
ihtiyatlıdavranmak | * uyanık olmak, düşünerek davranmak. |
ihtiyatlı olmak | * herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranmak. |
ihtiyatsız | * İhtiyatlıdavranmayan. |
ihtiyatsızlık | * İhtiyatsız olma durumu. |
ihtiyatsızlık etmek | * önlem almadan davranmak. |
ihtizaz | * Titreşme, titreşim. |
ihvan | * Yakın dostlar, arkadaşlar. * Aynı okul veya tarikattan olan kimseler. |
ihya | * (yeniden) Canlandırma, diriltme. * Çok iyi duruma getirme, geliştirme, güçlendirme. * Yeni bir güç, umut, erinç verme. |
ihya etmek | * canlandırmak. * mutluluğa kavuşturmak. * mamur bir duruma getirmek. |
ihya olmak | * mutluluğa kavuşmak; daha iyi bir duruma gelmek. * mamur bir duruma getirilmek. |
ihzar | * Hazırlama, hazır etme. |
ihzarî | * Hazırlık niteliğinde olan, hazırlayıcı. |
-ik | * Bkz. -ık/ -ik. |
ika | * Yapma, etme. |
ika etmek | * yapmak, işlemek. |
ikame | * Yerine koyma, yerine kullanma. * Ayağa kaldırma, ayakta durdurma. * (dava için) Açma. * Yerine konulan, yerine geçen (şey). |
ikame etmek | * yerine koymak. * ayakta durdurmak. * dava açmak. |
ikame mallar | * Birbirlerinin yerine geçen, konulabilen mallar. |
ikamet | * Bir yerde oturma eğleşme. |
ikamet etmek | * bir yerde oturmak, eğleşmek. |
ikamete memur edilmek | * sürgün cezasıverilmek. |
Kategoriler