Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 15

ihtiyaç * Gerekseme, gereksinme.
* Güçlü istek.
* İhtiyaç duyulan şey.
* Yoksulluk, yokluk.
ihtiyaç duymak * bir şeyi kendisi için gerek saymak.
ihtiyar * Yaşlı, kocamışolan (kimse).
* Baba veya anne.
ihtiyar * Seçme.
ihtiyar etmek * yaşlandırmak, kocaltmak.
ihtiyar etmek * seçmek, üstün tutmak.
* katlanmak.
ihtiyar heyeti * Köy tüzel kişiliğinde, muhtar başkanlığında görev yapan kişilerden oluşan yetkili organ.
ihtiyar meclisi * Bkz. ihtiyar heyeti.
ihtiyar olmak * yaşlanmak.
ihtiyarcık * Yaşlılara karşıacıma ifadesi olarak kullanılır.
* Zavallı, yaşlı(kimse).
ihtiyarî * İsteğe bağlı, seçmeli olan, seçimlik.
ihtiyarlama * İhtiyarlamak işi, yaşlanma.
ihtiyarlamak * Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak.
* İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek.
ihtiyarlatma * İhtiyarlatmak işi.
ihtiyarlatmak * İhtiyar olma durumuna gelmesine sebep olmak.
ihtiyarlayış * İhtiyarlamak işi veya biçimi.
ihtiyarlık * İhtiyar olma durumu, yaşlılık.
* Her bakımdan güçsüzlük, yetersizlik, zayıflık.
ihtiyarlık sigortası * Bkz. yaşlılık sigortası.
ihtiyarsız * Seçmesiz, irade dışı.
* Düşünmeksizin, elde olmadan.
ihtiyat * Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma.
* Gereğinden fazla olup saklanan, yedek.
* Savaşsırasında harekâtın gelişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır
bulundurulan birliklere verilen ad.
ihtiyat akçesi * Yedek akçe.
ihtiyat kaydı ile * doğruluğu şüpheli görülerek.
ihtiyaten * Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşünerek.
ihtiyatî * İlerisi düşünülerek yapılan.
ihtiyatî tedbir * İlerisi düşünülerek alınan önlem(ler).
* Yargılama öncesi yasal organlarca alınan önlem(ler).
ihtiyatkâr * Sakıngan, ihtiyatlı.
ihtiyatkârlık * İhtiyatlı olma durumu.
ihtiyatlı * Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranan, önlem alan, sakıngan, ihtiyatkâr.
ihtiyatlı bulunmak * beklenmedik sonuçlara karşıhazırlıklı olmak.
ihtiyatlıdavranmak * uyanık olmak, düşünerek davranmak.
ihtiyatlı olmak * herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranmak.
ihtiyatsız * İhtiyatlıdavranmayan.
ihtiyatsızlık * İhtiyatsız olma durumu.
ihtiyatsızlık etmek * önlem almadan davranmak.
ihtizaz * Titreşme, titreşim.
ihvan * Yakın dostlar, arkadaşlar.
* Aynı okul veya tarikattan olan kimseler.
ihya * (yeniden) Canlandırma, diriltme.
* Çok iyi duruma getirme, geliştirme, güçlendirme.
* Yeni bir güç, umut, erinç verme.
ihya etmek * canlandırmak.
* mutluluğa kavuşturmak.
* mamur bir duruma getirmek.
ihya olmak * mutluluğa kavuşmak; daha iyi bir duruma gelmek.
* mamur bir duruma getirilmek.
ihzar * Hazırlama, hazır etme.
ihzarî * Hazırlık niteliğinde olan, hazırlayıcı.
-ik * Bkz. -ık/ -ik.
ika * Yapma, etme.
ika etmek * yapmak, işlemek.
ikame * Yerine koyma, yerine kullanma.
* Ayağa kaldırma, ayakta durdurma.
* (dava için) Açma.
* Yerine konulan, yerine geçen (şey).
ikame etmek * yerine koymak.
* ayakta durdurmak.
* dava açmak.
ikame mallar * Birbirlerinin yerine geçen, konulabilen mallar.
ikamet * Bir yerde oturma eğleşme.
ikamet etmek * bir yerde oturmak, eğleşmek.
ikamete memur edilmek * sürgün cezasıverilmek.

Bir yanıt yazın