isimden türeme isim | * İsim kökünden yapım ekleriyle türetilen isim gövdesi: Ev-cil, göz-cü-lük vb. |
isimlendirme | * İsimlendirmek işi. |
isimlendirmek | * Adlandırmak, ad koymak. |
isimli | * Adı olan, ad almış. |
isimlik | * İsmin yazıldığıplâketin konulduğu yer. |
isimsiz | * Adı olmayan, ad almamış. * Yaptığı iş bilinmesine karşılık kendi bilinmeyen, adsız. |
iskalârya | * Çarmıhların halat basamakları. |
iskambil | * Bir yüzünde sayılar veya resimler bulunan, çeşitli oyunlar oynamaya yarayan kart, oyun kâğıdı. * Bu kartların 52 tanesinden oluşan deste. * Bu kart destesiyle oynanan oyun. |
iskambil kâğıdı | * İskambil. |
iskambil kâğıdı gibi devrilmek | * birer birer ve birbiri ardısıra devrilmek. |
iskân | * Yurtlandırma, yerleştirme. * Yurtlanma, yerleşme. |
iskân etmek | * (ev, yurt) kazandırmak, boş bir yere insan yerleştirmek. |
iskandil | * Denizin derinliğini ölçme. * Bu işiçin kullanılan araç. * İşin iç yüzünü öğrenme, bilgi toplama, sorup soruşturma. |
iskandil etmek | * deniz derinliğini ölçmek. * bir işin iç yüzünü araştırmak, bilgi toplamak. * gözetlemek, çevreyi kollamak. * sorup soruşturmak, araştırmak. |
İskandinav | * Kuzey Avrupa yarım adalarının bütünü. * İskandinavyalı. |
İskandinav dilleri | * Germen dillerinin kuzey kolundaki dillere verilen ad. |
İskandinavyalı | * İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya’da oturan halk ve bu halkın soyundan olan (kimse). |
iskarpelâ | * Tahta, metal veya taşı işlemeye yarayan çelik araç. |
iskarpin | * Ökçeli, konçsuz ayakkabı. |
iskarto | * Yapağıkırıntısı. |
iskele | * Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer. * Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayısağlayan merdiven. * Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba. * İçerlerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtıuğrağıveya demir yolu durağı. * Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı. * Geminin sol yanı. * Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarıçepeçevre saran çıkıntı. |
iskele almak | * (gemi) merdivenleri kaldırılıp harekete hazırlanmak. * bir erkek, bir kadına sarkıntılık etmek. |
iskele babası | * Yanaşan gemileri bağlamak için rıhtıma konmuşdökme demir veya betondan silindir. |
iskele kelepçesi | * İnşaatın dışyüzeyine kurulan iskeleyi birbirine bağlamaya yarayan bağlantıparçaları. |
iskele kuşu | * Yalıçapkını, emircik. |
iskelet | * İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih. * Yumuşak bölümleri dökülmüş, ölü bir vücudun kemiklerinin bütünü. * Bir şeyi oluşturan temel çatı. * Çok zayıf. * Bir eserin genel plânı. * Kuru, çıplak. |
iskelet gibi | * çok zayıf. |
iskelet mobilya | * Esas taşıyıcıkısımlarımasif ağaç malzemeden yapılan ve oturma grubuna giren koltuk, kanepe, sandalye, kolçaklısandalye, sallanan koltuk vb. mobilya. |
iskeleti çıkmak | * çok zayıflamak. |
iskemle | * Arkalıksız sandalye. * Üstüne sigara tablası, çiçek vazosu gibi şeyler konulan küçük masa. * Sandalye. |
iskerlet | * Dikenli salyangoz. |
iskete | * Serçegillerden, gagalarıdişli, zararlı böcek ve kurtlarla beslenen, güzel sesli bir kuş(Parus ater). |
iski | * Bkz. ski. |
İskitçe | * İskitlerin dili. |
İskitler | * MÖ. Vlll-Vll. yüzyıllarda Orta Asya’dan Güney Rusya’ya göç eden bir kavim. |
İskoç | * İskoçya halkından olan kimse. * İskoçya yapısı, İskoçlara özgü olan. |
İskoçça | * İskoç dili. |
İskoçyalı | * İskoç halkından olan kimse,İskoç. |
iskolâstik | * Bkz. skolâstik. |
iskonto | * Bkz. ıskonto. |
iskorbüt | * C vitamini eksikliğinden ileri gelen ve dermansızlık, zayıflık ve dişetlerinin iltihabı gibi belirtilerle kendini gösteren hastalık. |
iskorçina | * Birleşikgillerden, lezzetli kökleri sebze olarak kullanılan, Akdeniz bölgesinde çok yetiştirilen bir bitki (Scorzonera). |
iskorpit | * İskorpitgillerden, iri başlı, yüzgeçlerinde yakıcıdikenleri bulunan, eti beğenilen bir balık (Scorpaena scrofa). |
iskorpitgiller | * Omurgalılardan, örnek hayvanı iskorpit olan, sırt yüzgeçleri zehirli bezlere bağlı güçlü dikenlerle donanmış, bütün denizlerde rastlanan balıklar sınıfı. |
iskota | * Yelkenleri açmak ve tutmak için alt köşelerine bağlanan halat, zincir ve palangadan oluşan donanım. |
İslâm | * İslâmiyet. * Hz. Muhammed’in yaydığıdinden olan (kimse), Müslüman. |
İslâm gizemciliği | * Tasavvuf. |
İslâm hukuku | * Din temeline dayanan hukuk, şeriat. |
İslâmcı | * Müslümanlığın esaslarınısadece dinî hayatta değil, hukukî, iktisadî ve siyasî düzenlemelerde de geçerli kılmak isteyen kimse. |
İslâmcılık | * İslâmcı olma durumu. |
Kategoriler