Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 45

ispatlamak * Kanıtlamak.
* Tanıtlamak.
ispatlanış * İspatlanmak işi veya biçimi.
ispatlanma * İspatlanmak işi.
ispatlanmak * Tanıtlamak işi yapılmak, tanıtlanmak.
ispatlayış * İspatlamak işi veya biçimi.
ispatlı * Tanıtlanmış.
ispatlışahitli * Gerçek yönü gösterilen, tanıtlıve kanıtlı.
ispazmoz * Bkz. spazm.
ispenç * Bodur bir cins horoz veya tavuk.
* Tarımla uğraşan Hristiyan uyruktan alınan bir tür vergi.
ispenç horozu * Ufak tefek olduğu hâlde kabadayılık taslayan.
ispençiyari * Eczacılık.
ispendek * Levrek balığının küçüğü.
ispermeçet * Balinalardan ve özellikle ispermeçet balinasının başından çıkarılan, mum yapımıve kozmetik sanayiinde
kullanılan beyaz bir madde.
ispermeçet balinası * Balinalardan, büyüklüğü bakımından balinaya benzeyen, alt çenesindeki genişdişiyle ondan ayrılan deniz
memelisi, kaşalot (Physeter catodon).
ispinoz * İspinozgillerden, gagasıkısa ve koni biçiminde, sırt tüyleri yeşilimtırak mavi, boynu ve karnıkırmızırenkte,
güzel sesli bir kuş(Fringilla coelebs).
ispinozgiller * Kanarya, saka, serçe, ispinoz gibi ötücü kuşları içine alan göçmen kuşlar familyası.
ispir * At veya araba uşağı.
ispiralya * Gemi kamaralarınıaydınlatmak için güvertelerde açılan küçük yuvarlak camlıkaporta.
ispirto * Etil alkol.
* İçki.
ispirto ocağı * İspirtoluk.
ispirtocu * İspirto içen kimse.
ispirtolu * İspirtosu olan.
ispirtoluk * İspirto yakan küçük ocak, ispirto ocağı, kamineto.
ispirtosuz * İspirtosu olmayan.
ispit * Jant.
ispiyon * Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlayan (kimse).
ispiyoncu * İspiyon.
ispiyonculuk * İspiyonun yaptığı iş.
ispiyonlama * İspiyonlamak işi.
ispiyonlamak * Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyerek yetkili kişilere bildirmek.
ispritizma * Ruhun ölmediğine inanan, gereğinde ölülerin ruhlarıyla ilişki kurulabileceğini ileri süren inanış, ruh
çağırma.
ispritizmacı * İspritizma ile uğraşan kimse, ruh çağırımcı.
ispritizmacılık * İspritizmacının işi.
israf * Gereksiz yere para, zaman, emek vb.yi harcama, savurganlık, tutumsuzluk.
israf etmek * gereksiz yere harcamak, savurganlık etmek, tutumsuzluk etmek.
israfa kaçmak * gereksiz yere aşırıharcamalarda bulunmak.
İsrafil * İslâm inanışına göre kıyamet gününü öttüreceği boru ile bildirecek olan melek.
İsrailli * İsrail halkından olan (kimse).
istadya * Uzakta bulunan iki noktanın arasınıölçmekte kullanılan araç.
istalagmit * Bkz. stalagmit.
istalaktit * Bkz. stalaktit.
İstanbul efendisi * Genellikle İstanbul’da oturan kibar, saygılı, alçak gönüllü, olgun, çelebi ve yardımsever kimse.
İstanbul kekiği * Trakya, Batıve Güney Anadolu’da yetişen sık tüylü, beyaz ve pembe çiçekli, kuvvetli kokulu, çok yıllık bir
bitki (Origanum heradeoticum).
istanbulin * Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar Türkiye’de kullanılan, yakasıkapalı bir tür erkek ceketi.
istasyon * Tren durağı.
* Araştırma kuruluşu.
* Satış, bakım, aşı gibi işler yapılan kuruluşveya yer.
istasyon yapmak * duraklamak, beklemek.
istatistik * Bir sonuç çıkarmak için olgularıyöntemli bir biçimde toplayıp sayı olarak belirtme işi, sayımlama.
* Bir dizi olayın veya sayı ile gösterilen olguların yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini olasılık
kuramlarından alan, matematiğin uygulamalıdalı, sayım bilimi.
istatistikçi * İstatik uzmanı, sayımlamacı, istatikle uğraşan (kimse).
istavrit * Uskumrugillerden, pulsuz ve az kılçıklı bir balık (Trachurus trachurus).
istavrit azmanı * Orkinos balığına yanlışolarak verilen ad.

Bir yanıt yazın