istihare | * Bir inanışa göre, girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığınırüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyuma. |
istihareye yatmak | * girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığınırüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyumak. |
istihbar | * Haber ve bilgi alma. |
istihbar etmek | * haber almak, duymak, öğrenmek. |
istihbarat | * Yeni öğrenilen bilgiler, haberler. * Bilgi toplama, haber alma. |
istihbarat dairesi | * Haber alma dairesi. |
istihbarat servisi | * Haber alma işlerini yürüten işyeri. |
istihdaf | * Amaçlama, hedef alma. |
istihdaf etmek | * amaçlamak. |
istihdam | * Bir görevde, bir işte kullanma. |
istihdam etmek | * bir işte, bir görevde kullanmak. |
istihfaf | * Küçümseme, hor görme, hafifseme. |
istihfaf etmek | * küçümsemek, hor görmek, hafifsemek. |
istihkak | * Hakkı olma, hak kazanma. * Hizmet karşılığıkazanılan hak (para). |
istihkâm | * Düşman saldırısınıdurdurmak, düşmana karşısavunma yapmak amacıyla düzenlenmişyer. * İstihkâm işleriyle uğraşma, istihkâmcılık. |
istihkâm sınıfı | * Savaşan birliklerin saldırısınıkolaylaştıran, savunma gücünü artıran, yapı işleriyle uğraşan teknik askerî sınıf. |
istihkâmcılık | * İstihkâm sınıfının yaptığı iş. |
istihkar | * Hor görme, aşağılama. |
istihkar etmek | * hor görmek, aşağılamak. |
istihlâk | * Tüketim. |
istihlâk etmek | * tüketmek. |
istihraç | * (anlam, sonuç) Çıkarma, çıkarsama. |
istihraç etmek | * sonuç çıkarmak. |
istihsal | * Çıkarma, elde etme. * Üretim, üretme. |
istihsal etmek | * elde etmek. * üretmek. |
istihza | * Gizli veya ince alay. |
istihza etmek | * alay etmek, alaya almak. |
istihzalı | * İstihzası olan. |
istihzar | * Hazırlama. * Hatırlama, anımsama. |
istika | * Ayakkabıların altınıparlatmak için kunduracıların kullandığıkemik, isteka. |
istikamet | * Doğrultu, yön. |
istikamet vermek | * yön vermek, yöneltmek. |
istikbal | * Karşıçıkma, karşılama. * Gelecek (zaman), ati. |
istikbal etmek | * karşılamak. |
istiklâl | * Bağımsızlık. |
istikra | * Tüme varım. |
istikrah | * Tiksinme, iğrenme. |
istikrah etmek | * tiksinmek, iğrenmek. |
istikrar | * Aynıkararda, biçimde sürme, kararlılık. * Yerleşme, oturma. * Denge. * Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen. |
istikrar bulmak | * karar kılmak. * yerleşmek. |
istikrarlı | * İstikrarı olan, dengeli, kararlı. |
istikrarlılık | * İstikrarlı olma durumu. |
istikrarsız | * İstikrarı olmayan, dengesiz, kararsız. |
istikrarsızlık | * İstikrarsız olma durumu, dengesizlik, kararsızlık. |
istikraz | * Ödünç alma, borçlanma. |
istikraz etmek | * ödünç para almak, borçlanmak. |
istikşaf | * Araştırma. * Açınsama. |
istilâ | * Bir ülkeyi silâh gücüyle ele geçirme. * Yayılma, kaplama, sarma, bürüme. |
istilâ etmek | * bir ülkeyi silâh gücüyle ele geçirmek. * yayılmak, kaplamak, sarmak, bürümek. |
istilâcı | * İstilâ eden (kimse, devlet). |
Kategoriler