Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 48

istihare * Bir inanışa göre, girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığınırüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak
uyuma.
istihareye yatmak * girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığınırüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyumak.
istihbar * Haber ve bilgi alma.
istihbar etmek * haber almak, duymak, öğrenmek.
istihbarat * Yeni öğrenilen bilgiler, haberler.
* Bilgi toplama, haber alma.
istihbarat dairesi * Haber alma dairesi.
istihbarat servisi * Haber alma işlerini yürüten işyeri.
istihdaf * Amaçlama, hedef alma.
istihdaf etmek * amaçlamak.
istihdam * Bir görevde, bir işte kullanma.
istihdam etmek * bir işte, bir görevde kullanmak.
istihfaf * Küçümseme, hor görme, hafifseme.
istihfaf etmek * küçümsemek, hor görmek, hafifsemek.
istihkak * Hakkı olma, hak kazanma.
* Hizmet karşılığıkazanılan hak (para).
istihkâm * Düşman saldırısınıdurdurmak, düşmana karşısavunma yapmak amacıyla düzenlenmişyer.
* İstihkâm işleriyle uğraşma, istihkâmcılık.
istihkâm sınıfı * Savaşan birliklerin saldırısınıkolaylaştıran, savunma gücünü artıran, yapı işleriyle uğraşan teknik askerî
sınıf.
istihkâmcılık * İstihkâm sınıfının yaptığı iş.
istihkar * Hor görme, aşağılama.
istihkar etmek * hor görmek, aşağılamak.
istihlâk * Tüketim.
istihlâk etmek * tüketmek.
istihraç * (anlam, sonuç) Çıkarma, çıkarsama.
istihraç etmek * sonuç çıkarmak.
istihsal * Çıkarma, elde etme.
* Üretim, üretme.
istihsal etmek * elde etmek.
* üretmek.
istihza * Gizli veya ince alay.
istihza etmek * alay etmek, alaya almak.
istihzalı * İstihzası olan.
istihzar * Hazırlama.
* Hatırlama, anımsama.
istika * Ayakkabıların altınıparlatmak için kunduracıların kullandığıkemik, isteka.
istikamet * Doğrultu, yön.
istikamet vermek * yön vermek, yöneltmek.
istikbal * Karşıçıkma, karşılama.
* Gelecek (zaman), ati.
istikbal etmek * karşılamak.
istiklâl * Bağımsızlık.
istikra * Tüme varım.
istikrah * Tiksinme, iğrenme.
istikrah etmek * tiksinmek, iğrenmek.
istikrar * Aynıkararda, biçimde sürme, kararlılık.
* Yerleşme, oturma.
* Denge.
* Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen.
istikrar bulmak * karar kılmak.
* yerleşmek.
istikrarlı * İstikrarı olan, dengeli, kararlı.
istikrarlılık * İstikrarlı olma durumu.
istikrarsız * İstikrarı olmayan, dengesiz, kararsız.
istikrarsızlık * İstikrarsız olma durumu, dengesizlik, kararsızlık.
istikraz * Ödünç alma, borçlanma.
istikraz etmek * ödünç para almak, borçlanmak.
istikşaf * Araştırma.
* Açınsama.
istilâ * Bir ülkeyi silâh gücüyle ele geçirme.
* Yayılma, kaplama, sarma, bürüme.
istilâ etmek * bir ülkeyi silâh gücüyle ele geçirmek.
* yayılmak, kaplamak, sarmak, bürümek.
istilâcı * İstilâ eden (kimse, devlet).

Bir yanıt yazın