Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 56

iştahı olmak * yemek isteği fazla olmak.
iştahlandırma * İştahlandırmak işi.
iştahlandırmak * İştahınıuyandırmak, iştahlanmasını sağlamak.
iştahlanma * İştahlanmak işi.
iştahlanmak * İştahıuyanmak veya artmak.
* İsteği, arzusu artmak.
iştahlı * İştahı olan, boğazlı.
* İstekli, arzulu.
* İsteyerek.
iştahlılık * İştahlı olma durumu.
iştahsız * Yemek yeme isteği olmayan, boğazsız.
* İsteksiz.
iştahsızlık * İştahsız olma durumu.
işte * Gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenir.
* Anlatılan bir sözün sonucuna gelindiğini gösterir.
* Anlatılan şeye dikkat çekmek için kullanılır.
işten (bile) değil * çok kolay.
işten el çektirmek (veya çektirilmek) * görevden uzaklaştırmak (veya uzaklaştırılmak).
işten güçten kalmak * herhangi bir sebeple çalışmamak, çalışamamak.
işteş * Fiilde ortak olan.
işteşçatı * Bir fiilin birden çok özne tarafından karşılıklı, ortaklaşa yapıldığını belirten çatı, müşareket. Türkçede bu
çatış- ekiyle kurulur.
işteşfiil * Bir isim birden çok özne tarafından karşılıklı, ortaklaşa yapıldığını belirten fiil, müşareket fiili.
işteşlik * İşteşolma durumu.
iştial * Tutuşma, parlama, alevlenme.
iştial etmek * tutuşmak, parlamak, alevlenmek.
iştigal * Uğraşma, ilgilenme, meşgul olma.
iştigal etmek * uğraşmak, ilgilenmek, meşgul olmak.
iştiha * İştah.
* Cinsel istek veya arzu.
iştihar * Ün salma, tanınma.
iştihasıyerinde olmak * yemesi, içmesi ve yaşaması düzenli olmak.
iştikak * Yarılmış bir şeyin bir bölümünü alma.
* Aynıkökten çıkma, türeme.
* Aynıkökten gelen kelimeleri bir arada kullanma sanatı.
iştira * Satın alma.
iştira etmek * satın almak.
iştirak * Ortaklık, ortak olma, ortaklaşma, paydaşlık.
* (bir işte) Yer alma, paydaşlık etme.
* (bir işe, bir düşünceye) Katılma.
iştirak etmek * katılmak.
* ortak olmak.
iştirakçi * Ortaklık eden, ortak olan, katılan kimse.
* Sosyal güvenlik bakımdan bir sandığa veya benzeri bir kuruma bağlı olan memur işçi.
iştiyak * Göreceği gelme, özleme.
* Güçlü istek, arzu.
iştiyak duymak * göreceği gelmek, özlemek.
iştiyaklı * İştiyakı olan.
işve * Kadınların ilgi çekmek, gönül çelmek için takındıklarıhoş, aldatıcıtavır, kırıtma, naz, cilve, eda.
işveli * Nazlı, cilveli, edalı.
işveren * İşçileri ücretle çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, patron.
işyar * Bir işle görevli olan kimse, görevli, memur.
it * Köpek.
* Değersiz, terbiyesiz kimse.
-it * Bkz. -ıt / -it (I).
-it * Bkz. -ıt / -it (II).
-it * Bkz. -t-.
-it * 343 -ıt / -it (I).
it canlı * Zora, sıkıntıya dayanan, dayanıklı.
it dişi domuz derisi * sevilmeyen iki kişi arasındaki anlaşmazlıktan duyulan hoşnutluğu anlatır.
it elli * Ayaklarıdışarıya dönük (hayvan).
it gibi çalışmak * çok çalışmak, yorulmak.
it hıyarı * Acıelma, acıhıyar, ebucehil karpuzu.
it ite (buyurur), it de kuyruğuna * yüksünülen bir işondan ona bırakıldığında söylenir.
it izi, at izine karışmak * Bkz. at izi it izine karışmak.
it kopuk * Değersiz, terbiyesiz, aşağılık (kimse).

Bir yanıt yazın