iştahı olmak | * yemek isteği fazla olmak. |
iştahlandırma | * İştahlandırmak işi. |
iştahlandırmak | * İştahınıuyandırmak, iştahlanmasını sağlamak. |
iştahlanma | * İştahlanmak işi. |
iştahlanmak | * İştahıuyanmak veya artmak. * İsteği, arzusu artmak. |
iştahlı | * İştahı olan, boğazlı. * İstekli, arzulu. * İsteyerek. |
iştahlılık | * İştahlı olma durumu. |
iştahsız | * Yemek yeme isteği olmayan, boğazsız. * İsteksiz. |
iştahsızlık | * İştahsız olma durumu. |
işte | * Gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenir. * Anlatılan bir sözün sonucuna gelindiğini gösterir. * Anlatılan şeye dikkat çekmek için kullanılır. |
işten (bile) değil | * çok kolay. |
işten el çektirmek (veya çektirilmek) | * görevden uzaklaştırmak (veya uzaklaştırılmak). |
işten güçten kalmak | * herhangi bir sebeple çalışmamak, çalışamamak. |
işteş | * Fiilde ortak olan. |
işteşçatı | * Bir fiilin birden çok özne tarafından karşılıklı, ortaklaşa yapıldığını belirten çatı, müşareket. Türkçede bu çatış- ekiyle kurulur. |
işteşfiil | * Bir isim birden çok özne tarafından karşılıklı, ortaklaşa yapıldığını belirten fiil, müşareket fiili. |
işteşlik | * İşteşolma durumu. |
iştial | * Tutuşma, parlama, alevlenme. |
iştial etmek | * tutuşmak, parlamak, alevlenmek. |
iştigal | * Uğraşma, ilgilenme, meşgul olma. |
iştigal etmek | * uğraşmak, ilgilenmek, meşgul olmak. |
iştiha | * İştah. * Cinsel istek veya arzu. |
iştihar | * Ün salma, tanınma. |
iştihasıyerinde olmak | * yemesi, içmesi ve yaşaması düzenli olmak. |
iştikak | * Yarılmış bir şeyin bir bölümünü alma. * Aynıkökten çıkma, türeme. * Aynıkökten gelen kelimeleri bir arada kullanma sanatı. |
iştira | * Satın alma. |
iştira etmek | * satın almak. |
iştirak | * Ortaklık, ortak olma, ortaklaşma, paydaşlık. * (bir işte) Yer alma, paydaşlık etme. * (bir işe, bir düşünceye) Katılma. |
iştirak etmek | * katılmak. * ortak olmak. |
iştirakçi | * Ortaklık eden, ortak olan, katılan kimse. * Sosyal güvenlik bakımdan bir sandığa veya benzeri bir kuruma bağlı olan memur işçi. |
iştiyak | * Göreceği gelme, özleme. * Güçlü istek, arzu. |
iştiyak duymak | * göreceği gelmek, özlemek. |
iştiyaklı | * İştiyakı olan. |
işve | * Kadınların ilgi çekmek, gönül çelmek için takındıklarıhoş, aldatıcıtavır, kırıtma, naz, cilve, eda. |
işveli | * Nazlı, cilveli, edalı. |
işveren | * İşçileri ücretle çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, patron. |
işyar | * Bir işle görevli olan kimse, görevli, memur. |
it | * Köpek. * Değersiz, terbiyesiz kimse. |
-it | * Bkz. -ıt / -it (I). |
-it | * Bkz. -ıt / -it (II). |
-it | * Bkz. -t-. |
-it | * 343 -ıt / -it (I). |
it canlı | * Zora, sıkıntıya dayanan, dayanıklı. |
it dişi domuz derisi | * sevilmeyen iki kişi arasındaki anlaşmazlıktan duyulan hoşnutluğu anlatır. |
it elli | * Ayaklarıdışarıya dönük (hayvan). |
it gibi çalışmak | * çok çalışmak, yorulmak. |
it hıyarı | * Acıelma, acıhıyar, ebucehil karpuzu. |
it ite (buyurur), it de kuyruğuna | * yüksünülen bir işondan ona bırakıldığında söylenir. |
it izi, at izine karışmak | * Bkz. at izi it izine karışmak. |
it kopuk | * Değersiz, terbiyesiz, aşağılık (kimse). |
Kategoriler