kamer balığı | * Ay balığı. |
kamera | * Alıcı, fotoğraf makinesi. * Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyıçalıştırmaları için verdiği buyruk. |
kameraman | * Alıcıyönetmeni. |
kamerî | * Ayla ilgili. |
kamerî ay | * Ayın tam bir devriyle hesap edilen veya ayın hareketine göre düzenlenen süre. |
kamerî takvim | * Bkz. ay takvimi. |
kamerî yıl | * Bkz. ay yılı. |
kameriye | * Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak. |
kameriyeli | * Kameriyesi bulunan. |
kamersiz | * Aysız, ayı olmayan. |
Kamerunlu | * Kamerun halkından olan. |
kamet | * Boy, endam. * Camide namaza kalkmak için okunan ezan. |
kamet getirmek | * (cemaatin namaza kalkması için) müezzin, ezanın “namaza kalkınız” anlamındaki sözlerini okumak. |
kameti artırmak | * bağırarak konuşmak. |
kamga | * Yonga. |
kamış | * Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkilere verilen ad (Phragmites australis). * Bu bitkiden yapılmış. * Erkeklik organı, penis. |
kamışatmak (veya koymak) | * birine oyun etmek, arabozanlık etmek. |
kamışkalem | * Yazıyazmak için kullanılan ince kamıştan yapılmışkalem. |
kamışkemik | * Baldırın arka tarafında yer alan ince uzun kemik. |
kamışkulak | * Kulakları ince, düzgün ve dik at. |
kamışçık | * Kuyumcuların kullandığıüfleç. |
kamışlı | * Kamışı olan. |
kamışlık | * Kamışıçok olan yer. |
kamışsı | * Gövdesi kamışgibi boşve boğumlu olan. |
kamikaze | * (İkinci Dünya Savaşıyıllarında Japonya’da) İntihar uçağı. |
kâmil | * Yetkin, erişkin, eksiksiz, ağırbaşlı, mükemmel. |
kâmilen | * Büsbütün, toptan, hep birden. |
kamineto | * Küçük ispirto ocağı, ispirtoluk. |
kamkaz | * Kesme özelliğini yitirmiş, körleşmiş, keskin olmayan bıçak, orak vb. araç. |
kamp | * Çadır veya baraka gibi eğreti araçlardan oluşturulan konak yeri. * Bu yerde konaklama. * Tutsakların veya siyasî sürgünlerin toplanıldığıyer. * Belli bir düşünce çevresinde birleşen topluluk. |
kamp kurmak | * kamp için kalınacak yerde gerekli düzeni sağlamak. |
kampa girmek (veya kamp yapmak) | * genellikle yarışma öncesi, yarışmaya gerektiği gibi hazırlanmak. |
kampana | * Çan. |
kampana çalmak | * (gemi, istasyon gibi yerlerde) belirli vakitlerde çan çalmak. |
kampanacı | * Düzenbaz, hilekâr, sahtekâr. |
kampanya | * (politika, ekonomi, kültür gibi alanlarda) Belirli bir süredeki etkinlik dönemi. |
kampanyacı | * Kampanyaya katılan kimse. |
kampçı | * Kamp kuran, kampta kalan kimse. |
kampçılık | * Kamp kurma işi. * Kamp hayatı. |
kamping | * Kamp kurma yeri. |
kamplaşma | * Kamplaşma durumu. |
kamplaşmak | * Kamplara ayrılmak, bölünmek. |
kampus | * Şehir dışında kurulmuş bir üniversitenin alanıve yapıları, yerleşke. |
kamu | * Hep, bütün. * Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme. |
kamu davası | * Kamu adına savcının açtığıdava, amme davası. |
kamu düzeni | * Bütün toplumu ilgilendiren düzen. |
kamu güvenliği | * Bir devlette zabıta hizmetleriyle halka sağlanan can ve mal güvenliği. |
kamu hizmeti | * Devlet ve öteki kamu tüzel kişileri tarafından halkın genel ve ortak ihtiyaçlarının karşılanması. |
kamu hukuku | * Devlet ile kişi arasında karşılıklı olarak hak ve ödevleri düzenleyen hukuk kolu, amme hukuku. |
kamu idaresi | * Kamu yönetimi. |
Kategoriler