Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 33

kanunî * Yasaya uygun, yasal, yasalı.
kanunî * Kanun çalan, kanuncu.
kanuniyet * Yasa olma gücünü kazanma.
kanuniyet kesp etmek * yasa niteliğini kazanmak, yasa durumu almak, yasalaşmak.
kanunlaşma * Kanunlaşmak işi, yasalaşma.
kanunlaşmak * Yasalaşmak.
kanunlaştırılma * Kanunlaştırılmak işi veya durumu.
kanunlaştırılmak * Yasalaştırılmak.
kanunlaştırma * Yasalaştırma.
kanunlaştırmak * Yasalaştırmak.
kanunname * Yasa kitabı.
kanunsuz * Yasası olmayan, yasasız.
* Yasaya aykırı.
kanunsuzluk * Yasaya aykırılık, yasasızlık.
kanunuesasi * Anayasa.
kânunuevvel * Aralık ayı.
kânunusani * Ocak ayı.
kanyak * İspirto derecesi yüksek, özel kokulu, sarımtırak renkte bir tür içkinin patent adı, konyak.
kanyon * Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu derin, dar boğaz, kapuz.
kaolin * Arıkil.
kaolinit * Arıkilin temel maddesini oluşturan hidratlıalüminyum silikat.
kaolinli * Birleşiminde arıkil bulunan.
kaos * Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu.
* Karışıklık, kargaşa.
kap * İçi gaz, sıvıveya katıherhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne.
* Kap kacak.
* Türlü şeylerin taşınmasıveya saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb.
* Kapak, cilt.
* Kabın içindeki yemek, çeşit.
kap * Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılmışolan bir tür üst giysisi.
* Kadınların giydiği kolsuz üstlük.
kâp * Aşık kemiği.
kap kacak * Tencere, tava, sahan gibi mutfak eşyası.
kapacık * Bkz. kapakçık.
kapağıatmak * sıkıntısız, rahat bir yere sığınmak, kaçıp kurtulmak.
kapak * Her türlü kabın üstünü örtmeye veya bir deliği kapamaya yarayan nesne.
* Dolap, sandık gibi şeyleri örtmeye yarayan parça.
* Kitap, defter gibi şeylerin en üstüne geçirilen kılıf.
* Biçilen ağaç kütüklerinin iki yanından çıkan düzgün olmayan tahta.
* Zıvanada iki dışyan parça.
kapak atmak * aşırı, tıka basa dolmuşolmak.
kapak bıçkıcısı * Kapak bıçkısında çalışan işçi.
kapak bıçkısı * Kaba tahtaları boylamasına biçen ve düzelten, birkaç testereli bıçkıtezgâhı.
kapak kızı * Resimli dergilerin kapak resimleri için poz veren genç kız.
kapak tahtası * Biçilen tomruğun tahtalarından en dışta kalan tahta parçası.
kapak takımı * Alafranga tuvaletlerde tuvaleti örten kapak, oturak ve vidaların bütünü.
kapak taşı * Lâğım, su yolu vb. nin gereken yerlerinde bırakılan deliğin üzerini örten genişve yassıtaş.
* Mezarlarda en üstte bulunan taş.
kapak yıldızı * Resimli dergilerin kapak sayfaları için fotoğrafıçekilen ünlü kimse.
kapakçık * Küçük kapak.
* Yürekte veya damarlarda kanın veya başka sıvıların geri dönmesini önleyen supap durumunda küçük
kapak.
kapaklanma * Kapaklanmak işi.
kapaklanmak * Bulunduğu yerden yüzüstü düşmek.
* (yelkenli tekne) Güçlü rüzgâr veya ansızın gelen sağanak etkisiyle devrilmek.
kapaklı * Kapağı olan.
* Bkz. gizli kapaklı.
kapaklık * Kapak taşı.
* Kapak yapmağa özgü.
kapaksız * Kapağı olmayan.
* Görgüsüz, terbiyesiz.
kapalı * Kapanmışolan, açılmamış, mestur.
* Geçilmez durumda olan.
* (işyeri için) Çalışma süresi sona ermiş.
* Başıörtülü (kadın).
* Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem.
* Gizli, saklı.
* Dışa dönük yaradılışta olmayan.
* (giyecek için) Açık olmayan.
* (hava için) Bulutlu, karanlık.
kapalı bölge * Ulaşım, ekonomi, nüfus hareketleri ve iletişim bakımından dışarıyla bağlantısı bulunmayan yer.
kapalıçarşı * Dükkân ve ara yollarının üzeri tonoz ve kubbelerle örtülü çarşı.
kapalıdevre * İçinden sürekli akım geçen elektrik devresi veya televizyon sistemi.
kapalıduruşma * Mahkemede görevlilerden ve izinli olanlardan başkasının bulunmadığıduruşma.
kapalıduruşma yapmak * duruşmaları gizli sürdürmek.
kapalı geçmek * (bir konuda) önemli noktaya değinmemek.

Bir yanıt yazın