katık | * Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva gibi yiyecek. * Yağıalınmışyoğurt, ayran. |
katık etmek | * ekmeğin çok, yemeğin az olduğu durumlarda yemeği ölçülü yemek. |
katıklama | * Katıklamak işi. |
katıklamak | * Katık etmek. * Çorbayıyoğurtlamak. |
katıklı | * İçinde katık bulunan. |
katıklıaş | * Bulgur veya yarmadan yapılan yoğurtlu çorba. |
katıksız | * Katığı olmayan. * Yabancı bir şeyle karışmamış. * Belli bir yerden, belli bir soydan gelen. * Niteliği başka hiçbir etkiyle bozulmamışolan, tam. |
katıla katıla | * Katılacak kadar, katılacak derecede. |
katıla katıla gülmek | * aşırıderece gülmek. |
katılaşma | * Katılaşmak işi. * Bir maddenin sıvıdurumundan katıduruma geçmesi, tasallüp. |
katılaşmak | * Katıduruma gelmek. |
katılaştırma | * Katılaştırmak işi. |
katılaştırmak | * Katıduruma getirmek. |
katılgan doku | * Hücreleri şekilsiz bir ara madde içinde bulunan, organların asıl dokularının aralarınıdolduran doku. |
katılık | * Katı(I) olma durumu. * Bir nesnenin, boyut değişikliklerine sebep olan etki ortadan kalktıktan sonra da bu boyutlarıkoruma özelliği. * Acımasız, duygusuz olma durumu. |
katılım | * Katılmak işi, iştirak. |
katılış | * Katılmak işi veya biçimi. |
katılma | * Katılmak işi. * İletişim veya ortak davranışta bulunma yoluyla belirli bir toplumsal duruma girme süreci, iştirak. |
katılmak | * Katmak işi yapılmak. * Bir topluluğa girmek, iştirak etmek. * Ortak olmak, benimsemek. |
katılmak | * Aşırıderecede gülmek, ağlamak, gıdıklanmak, korkmak gibi tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılması üzerine soluk kesilmek. |
katıltma | * Katıltmak işi. |
katıltmak | * Katılmasına yol açmak; katılacak kadar güldürmek veya ağlatmak. |
katım | * Katmak işi veya zamanı. |
katımlık | * Bir defada katılacak (miktar). |
katıntı | * Birbirine katılmışkarışık şeylerin her biri. * Hayvan sürüsüne dışarıdan gelip katılan (hayvan). |
katır | * Atgillerden, kısrak ile erkek eşeğin çiftleşmesinden doğan melez hayvan. * İnatçıve huysuz. * Kaba, bayağı, görgüsüz (kimse). |
katır boncuğu | * Çoğu binek hayvanlarının boynuna süs olarak takılan, mavi camdan iri boncuk. * Bu boncuklarla birlikte dizilen küçük deniz kabukları. |
katır gibi | * inatçı(kimse). |
katır karı | * Çocuğu olmayan evli kadın. * Kaba, görgüsüz (kadın). |
katır kutur | * Sert ve kaba ses çıkararak. * Sert duruma gelmiş, sertleşmiş. |
katır kuyruğu gibi kalmak | * bir işte ilerlemeden kalmak. |
katır tepmişe dönmek | * çok hırpalanmak, perişan duruma düşmek, felâketin nereden geldiğini anlayamamak. |
katır yılanı | * Bir tür engerek. |
katırcı | * Katırlarınıkira ile işleten veya katırlarla eşya taşıyan kimse. |
katırcılık | * Katır kiraya verme veya katırla yük taşıma işi. |
katırkuyruğu | * Baklagillerden, çiçekleri sarıve şemsiye durumunda olan acı bir bitki (Anagyris foetida). |
katırlaşma | * Katırlaşmak işi veya durumu. |
katırlaşmak | * Huysuzluk etmek, inatlaşmak, katır gibi davranmak. |
katırlık | * İnatçı, huysuz olma durumu. |
katırtırnağı | * Baklagillerden, dallarıçok ince, çiçekleri sarı, bazıtürleri hekimlikte idrar söktürücü olarak kullanılan bir bitki (Genista scoparia). |
katışık | * İçine başka şeyler karışmışolan, karışık, karma, mahlût. |
katışıklık | * Katışık olma durumu. |
katışıksız | * İçine başka şeyler karışmamışolan, arı, saf. |
katışma | * Katışmak işi. |
katışmaç | * Benzer olmayan maddelerden oluşmuş bütün. |
katışmak | * Bir topluluğa karışmak, katılmak. |
katıştırma | * Katıştırmak işi. |
katıştırmak | * Bir şeyin içine başka bir şey katarak karıştırmak. |
kat’î | * Kesin. |
kat’î olarak | * kesinlikle. |
Kategoriler