Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 58

katık * Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva gibi yiyecek.
* Yağıalınmışyoğurt, ayran.
katık etmek * ekmeğin çok, yemeğin az olduğu durumlarda yemeği ölçülü yemek.
katıklama * Katıklamak işi.
katıklamak * Katık etmek.
* Çorbayıyoğurtlamak.
katıklı * İçinde katık bulunan.
katıklıaş * Bulgur veya yarmadan yapılan yoğurtlu çorba.
katıksız * Katığı olmayan.
* Yabancı bir şeyle karışmamış.
* Belli bir yerden, belli bir soydan gelen.
* Niteliği başka hiçbir etkiyle bozulmamışolan, tam.
katıla katıla * Katılacak kadar, katılacak derecede.
katıla katıla gülmek * aşırıderece gülmek.
katılaşma * Katılaşmak işi.
* Bir maddenin sıvıdurumundan katıduruma geçmesi, tasallüp.
katılaşmak * Katıduruma gelmek.
katılaştırma * Katılaştırmak işi.
katılaştırmak * Katıduruma getirmek.
katılgan doku * Hücreleri şekilsiz bir ara madde içinde bulunan, organların asıl dokularının aralarınıdolduran doku.
katılık * Katı(I) olma durumu.
* Bir nesnenin, boyut değişikliklerine sebep olan etki ortadan kalktıktan sonra da bu boyutlarıkoruma
özelliği.
* Acımasız, duygusuz olma durumu.
katılım * Katılmak işi, iştirak.
katılış * Katılmak işi veya biçimi.
katılma * Katılmak işi.
* İletişim veya ortak davranışta bulunma yoluyla belirli bir toplumsal duruma girme süreci, iştirak.
katılmak * Katmak işi yapılmak.
* Bir topluluğa girmek, iştirak etmek.
* Ortak olmak, benimsemek.
katılmak * Aşırıderecede gülmek, ağlamak, gıdıklanmak, korkmak gibi tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılması
üzerine soluk kesilmek.
katıltma * Katıltmak işi.
katıltmak * Katılmasına yol açmak; katılacak kadar güldürmek veya ağlatmak.
katım * Katmak işi veya zamanı.
katımlık * Bir defada katılacak (miktar).
katıntı * Birbirine katılmışkarışık şeylerin her biri.
* Hayvan sürüsüne dışarıdan gelip katılan (hayvan).
katır * Atgillerden, kısrak ile erkek eşeğin çiftleşmesinden doğan melez hayvan.
* İnatçıve huysuz.
* Kaba, bayağı, görgüsüz (kimse).
katır boncuğu * Çoğu binek hayvanlarının boynuna süs olarak takılan, mavi camdan iri boncuk.
* Bu boncuklarla birlikte dizilen küçük deniz kabukları.
katır gibi * inatçı(kimse).
katır karı * Çocuğu olmayan evli kadın.
* Kaba, görgüsüz (kadın).
katır kutur * Sert ve kaba ses çıkararak.
* Sert duruma gelmiş, sertleşmiş.
katır kuyruğu gibi kalmak * bir işte ilerlemeden kalmak.
katır tepmişe dönmek * çok hırpalanmak, perişan duruma düşmek, felâketin nereden geldiğini anlayamamak.
katır yılanı * Bir tür engerek.
katırcı * Katırlarınıkira ile işleten veya katırlarla eşya taşıyan kimse.
katırcılık * Katır kiraya verme veya katırla yük taşıma işi.
katırkuyruğu * Baklagillerden, çiçekleri sarıve şemsiye durumunda olan acı bir bitki (Anagyris foetida).
katırlaşma * Katırlaşmak işi veya durumu.
katırlaşmak * Huysuzluk etmek, inatlaşmak, katır gibi davranmak.
katırlık * İnatçı, huysuz olma durumu.
katırtırnağı * Baklagillerden, dallarıçok ince, çiçekleri sarı, bazıtürleri hekimlikte idrar söktürücü olarak kullanılan bir
bitki (Genista scoparia).
katışık * İçine başka şeyler karışmışolan, karışık, karma, mahlût.
katışıklık * Katışık olma durumu.
katışıksız * İçine başka şeyler karışmamışolan, arı, saf.
katışma * Katışmak işi.
katışmaç * Benzer olmayan maddelerden oluşmuş bütün.
katışmak * Bir topluluğa karışmak, katılmak.
katıştırma * Katıştırmak işi.
katıştırmak * Bir şeyin içine başka bir şey katarak karıştırmak.
kat’î * Kesin.
kat’î olarak * kesinlikle.

Bir yanıt yazın