Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 62

kavilleşme * Kavilleşme işi.
kavilleşmek * Sözleşmek, söz birliği etmek, anlaşmak.
kavilya * Yelkenin kasa ve halat dikişlerinde, kollar arasınıaçmak için kullanılan, sivri ağaç veya demirden yapılmış
sert parça.
kavim * Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu,
budun.
kavim kardaş * Bütün akrabalar, tanıdıklar.
kavis * Eğmeç, yay.
kavis çizmek * yay biçiminde yol izlemek.
kavisli * Kavisi olan.
kavkı * Bkz. kabuk.
kavkılı * Kavkısı olan (hayvan).
kavlağan * Çınar ağacı.
kavlak * Kabuğu dökülmüş.
* Güneşten derisi soyulan (kimse).
* Yer altı boşluklarının tavan ve yan duvarlarında bulunan gevşemişveya düşebilir kaya parçası.
kavlama * Kavlamak işi.
kavlamak * Kabarıp dökülmek, soyulmak.
kavlanma * Kavlanmak işi.
kavlanmak * Kavlamak işine uğramak.
kavlaşma * Kavlaşmak işi.
kavlaşmak * Kav durumuna gelmek.
kavlatma * Kavlatmak işi.
kavlatmak * Kavlamasına yol açmak.
kavletme * Kavletmek işi.
kavletmek * Sözleşmek, anlaşmak, söz kesmek.
kavlıç * Fıtık.
* Fıtıklı.
kavlık * İçine genellikle kav konulan torba veya kap.
kavlince * Kavline göre, sözüne bakarak.
kavlükarar * Söz, sözleşme.
kavlükarar etmek * karar vermek, plânlamak.
kavmî * Kavimle ilgili, etnik.
kavmiyat * Etnografya.
kavmiyet * Bir kavmin kendine özgü özellikleri.
* Bir kimsenin bağlı olduğu kavme göre durumu.
* Kavme bağlılık.
kavmiyetçi * Kavmiyetten yana olan kimse.
kavmiyetçilik * Kavmiyetçinin işi.
kavraç * Ağır taşlarıtutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklıdemir araç.
kavrak * Ateşyakmak için kullanılan kuru yaprak vb.
kavram * Bir nesnenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva, nosyon.
* Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım,
mefhum, nosyon.
* Karın zarı, periton.
* Tutam, avuç dolusu.
kavram karmaşası * Anlaşılmazlık, anlam yetersizliğine düşmek.
kavrama * Kavramak işi, anlama, algılama.
* Ağaç kuşak.
* Küçük orak.
* Otomobilde motor ile vites kutusunu birbirine bağlayıp ayıran, motordan gelen hareketi sarsıntısız olarak
öteki aktarma öğelerine ileten düzen, debriyaj.
* Bu düzeni işletmeye yarayan ayaklık.
kavrama noktası * Arabanın harekete geçtiği an ve durum.
kavramak * Elle sıkıca tutmak.
* Her yönünü anlamak, iyice anlamak, tam anlamak.
kavramcılık * Kavramın, onu bildiren sözden farklı bir varlık olduğunu ve gerçeğin zihinde bulunmadığını ileri süren
öğreti, konseptüalizm.
kavramlaşma * Kavram durumuna gelme.
kavramlaşmak * Kavram durumuna gelmek.
kavramsal * Kavramla ilgili, kavram niteliğinde olan.
kavranılma * Kavranılmak işi.
kavranılmak * Kavranmak.
kavranılmaz * Zihinde oluşturulamayan veya oluşturulabildiği hâlde gerçekten böyle bir şeyin var olmasıakla sığmayan.
kavranma * Kavranmak işi.
kavranmak * Kavranmak işi yapılmak.
kavratma * Kavratmak işi.
kavratmak * Kavramasını sağlamak.

Bir yanıt yazın