kazgıç | * Tandırdan ekmeği çıkarmaya yarayan bir araç. * Bitki kökü çıkarmağa yarayan ucu sivriltilmişsopa. |
kazı | * Bir yeri kazma işi, hafriyat. * Yer altındaki tarihî değeri olan şeyleri, yapıları ortaya çıkarmak amacıyla arkeologlarca toprağın belli kurallara ve yöntemlere göre kazılması, araştırılması. * Tahta, maden gibi şeyler üzerine yazıveya resim oyma işi, hak (II). |
kazı bilimci | * Arkeoloji ile uğraşan kimse, arkeoloji uzmanı, arkeolog. |
kazı bilimi | * Arkeoloji. |
kazı bilimsel | * Arkeoloji ile ilgili, arkeolojik. |
kazıkoz anlamak | * söylenen şeyi çok yanlışanlamak. |
kazıcı | * Kazıveya oyma işi yapan. |
kazığa vurmak | * bir kimseyi yere dikilmişucu sivri bir kazığa oturtarak öldürmek. |
kazık | * Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri çubuk. * Direk, sopa. * Yapıların temelinde kullanılan, toprağa çakılan veya toprak içine giren tahta, maden veya betonarmeden silindir, prizma vb.biçimindeki uzun parça. * İnsanıüzerine oturtarak öldürdükleri, yere dik çakılmışsivri uçlu odun veya şiş. * Kazığa oturtarak uygulanan öldürme cezası. * Genellikle yağlı güreşte, güreşçinin, elini hasmının kispeti içine sokarak yaptığı oyun. * Alışverişte aldatılma. |
kazık atmak | * aldatmak, kazıklamak. |
kazık dikmek | * devamlıkalmak, ebediyen yaşamak. |
kazık gibi | * dimdik ve sert. |
kazık kadar | * kocaman (kimse). |
kazık kakmak | * umulduğundan pek çok yaşamak. |
kazık kök | * Havuçta olduğu gibi toprağa dikine giren koni biçiminde kök. * Toprağın içinde derinlere doğru dik bir şekilde gelişen, üzerinden çıkan ikincil yan kökleri çoğunlukla az olan kök. |
kazık marka | * Çok pahalı. |
kazık yemek | * aldatılmak, kazıklanmak. |
kazık yutmuşgibi | * Bkz. baston yutmuşgibi. |
kazıkazan | * Kazındığında, aynıtutardan üçünü bir arada bulma esasına dayalı bir tür talih oyunu. |
kazıkçı | * Alışverişte aldatan, pahalımal satan (kimse). |
kazıklama | * Kazıklamak işi. |
kazıklamak | * Bir tarla veya arsanın sınırını belirtmek için kazık çakmak. * Kazık cezasına çarptırmak. * Bir malı, bir kimseye değerinden çok pahalıya satmak, alışverişte aldatmak. |
kazıklanma | * Kazıklanmak işi. |
kazıklanmak | * Kazığa oturtulmak. * Bir malıdeğerinden çok pahalıya almak, alışverişte aldatılmak. |
kazıklayış | * Kazıklamak işi veya biçimi. |
kazıklı | * Kazığı olan, kazıkla desteklenmişolan. |
kazıklıhumma | * Tetanos. |
kazıl | * Kıldan bükülmüşçuval dikmekte kullanılan ip, sicim. |
kazılış | * Kazılmak işi veya biçimi. |
kazılma | * Kazılmak işi. |
kazılmak | * Kazmak işi yapılmak. |
kazım | * Kazma işi. |
kazıma | * Kazımak işi. * Vücutta boşluklar içinde bulunan yabancıcisimleri, hasta veya zararlısayılan dokularıkazıyarak almak, kürtaj. |
kazıma resim | * Ağaç, metal veya taş bir yüzeye ayrıkatlar hâlinde değişik renkli boyalar sürüldükten sonra, üstteki katları yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği, gravür. * Bu teknikle yapılan resim, gravür. |
kazımak | * Kesici bir aracısürterek bir şeyin yüzündeki tabakayıkaldırmak. * Kesici bir araç kullanarak silmek, çıkarmak. * Sertçe ovmak. * Vücuttaki yabancı bir cismi hasta, zararlıveya istenmeyen bir organıalmak, temizlemek, yok etmek. * Tıraşetmek. * Metal bir yüzey üstüne sert bir araçla şekil çizmek, yazıyazmak, nakşetmek. * Aslını, kökünü çok detaylıaraştırmak. |
kazımık | * Süt, muhallebi ve yemek pişerken tencerenin dibinde yanan yapışkan bölüm. |
kazın ayağıöyle değil | * bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir. |
kazınma | * Kazınmak işi. |
kazınmak | * Kendi kendini kazımak. * Kazımak işi yapılmak. * Derisini kazır gibi kaşımak. * Derisini yüzercesine tıraşolmak. * Her tarafı iyice temizlemek. * Varıyoğu, elindeki bütün parasıalınmak veya çalınmak. |
kazıntı | * Kazıyarak çıkarılan parça. * Kâğıtta kazıma izi. |
kazıntılı | * Kazıntısı olan (kâğıt, yazı). |
kazıtma | * Kazıtmak işi. |
kazıtmak | * Kazımak işini yaptırmak. |
kazıyış | * Kazımak işi veya biçimi. |
kaziye | * Önerme. |
kazkanadı | * Güreşte hasmının başınıkoltuk altına alarak hasmıarkadan, yandan sararak, elleri koltuklarıaltından geçirdikten sonra sırtında veya ensesinde birleştirme biçimindeki oyun. |
kazma | * Kazmak işi. * Toprağıkazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplıdemir araç. * Kazılarak yapılmış. |
kazma diş | * Ön dişleri uzun ve dışarıdoğru çıkık olan (kimse). |
kazma gibi | * büyük, kocaman (diş). |
kazmacı | * Kömür ocaklarında kazma ile kömür çıkaran işçi. |
Kategoriler