Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 70

kazgıç * Tandırdan ekmeği çıkarmaya yarayan bir araç.
* Bitki kökü çıkarmağa yarayan ucu sivriltilmişsopa.
kazı * Bir yeri kazma işi, hafriyat.
* Yer altındaki tarihî değeri olan şeyleri, yapıları ortaya çıkarmak amacıyla arkeologlarca toprağın belli
kurallara ve yöntemlere göre kazılması, araştırılması.
* Tahta, maden gibi şeyler üzerine yazıveya resim oyma işi, hak (II).
kazı bilimci * Arkeoloji ile uğraşan kimse, arkeoloji uzmanı, arkeolog.
kazı bilimi * Arkeoloji.
kazı bilimsel * Arkeoloji ile ilgili, arkeolojik.
kazıkoz anlamak * söylenen şeyi çok yanlışanlamak.
kazıcı * Kazıveya oyma işi yapan.
kazığa vurmak * bir kimseyi yere dikilmişucu sivri bir kazığa oturtarak öldürmek.
kazık * Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri çubuk.
* Direk, sopa.
* Yapıların temelinde kullanılan, toprağa çakılan veya toprak içine giren tahta, maden veya betonarmeden
silindir, prizma vb.biçimindeki uzun parça.
* İnsanıüzerine oturtarak öldürdükleri, yere dik çakılmışsivri uçlu odun veya şiş.
* Kazığa oturtarak uygulanan öldürme cezası.
* Genellikle yağlı güreşte, güreşçinin, elini hasmının kispeti içine sokarak yaptığı oyun.
* Alışverişte aldatılma.
kazık atmak * aldatmak, kazıklamak.
kazık dikmek * devamlıkalmak, ebediyen yaşamak.
kazık gibi * dimdik ve sert.
kazık kadar * kocaman (kimse).
kazık kakmak * umulduğundan pek çok yaşamak.
kazık kök * Havuçta olduğu gibi toprağa dikine giren koni biçiminde kök.
* Toprağın içinde derinlere doğru dik bir şekilde gelişen, üzerinden çıkan ikincil yan kökleri çoğunlukla az
olan kök.
kazık marka * Çok pahalı.
kazık yemek * aldatılmak, kazıklanmak.
kazık yutmuşgibi * Bkz. baston yutmuşgibi.
kazıkazan * Kazındığında, aynıtutardan üçünü bir arada bulma esasına dayalı bir tür talih oyunu.
kazıkçı * Alışverişte aldatan, pahalımal satan (kimse).
kazıklama * Kazıklamak işi.
kazıklamak * Bir tarla veya arsanın sınırını belirtmek için kazık çakmak.
* Kazık cezasına çarptırmak.
* Bir malı, bir kimseye değerinden çok pahalıya satmak, alışverişte aldatmak.
kazıklanma * Kazıklanmak işi.
kazıklanmak * Kazığa oturtulmak.
* Bir malıdeğerinden çok pahalıya almak, alışverişte aldatılmak.
kazıklayış * Kazıklamak işi veya biçimi.
kazıklı * Kazığı olan, kazıkla desteklenmişolan.
kazıklıhumma * Tetanos.
kazıl * Kıldan bükülmüşçuval dikmekte kullanılan ip, sicim.
kazılış * Kazılmak işi veya biçimi.
kazılma * Kazılmak işi.
kazılmak * Kazmak işi yapılmak.
kazım * Kazma işi.
kazıma * Kazımak işi.
* Vücutta boşluklar içinde bulunan yabancıcisimleri, hasta veya zararlısayılan dokularıkazıyarak almak,
kürtaj.
kazıma resim * Ağaç, metal veya taş bir yüzeye ayrıkatlar hâlinde değişik renkli boyalar sürüldükten sonra, üstteki katları
yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği, gravür.
* Bu teknikle yapılan resim, gravür.
kazımak * Kesici bir aracısürterek bir şeyin yüzündeki tabakayıkaldırmak.
* Kesici bir araç kullanarak silmek, çıkarmak.
* Sertçe ovmak.
* Vücuttaki yabancı bir cismi hasta, zararlıveya istenmeyen bir organıalmak, temizlemek, yok etmek.
* Tıraşetmek.
* Metal bir yüzey üstüne sert bir araçla şekil çizmek, yazıyazmak, nakşetmek.
* Aslını, kökünü çok detaylıaraştırmak.
kazımık * Süt, muhallebi ve yemek pişerken tencerenin dibinde yanan yapışkan bölüm.
kazın ayağıöyle değil * bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir.
kazınma * Kazınmak işi.
kazınmak * Kendi kendini kazımak.
* Kazımak işi yapılmak.
* Derisini kazır gibi kaşımak.
* Derisini yüzercesine tıraşolmak.
* Her tarafı iyice temizlemek.
* Varıyoğu, elindeki bütün parasıalınmak veya çalınmak.
kazıntı * Kazıyarak çıkarılan parça.
* Kâğıtta kazıma izi.
kazıntılı * Kazıntısı olan (kâğıt, yazı).
kazıtma * Kazıtmak işi.
kazıtmak * Kazımak işini yaptırmak.
kazıyış * Kazımak işi veya biçimi.
kaziye * Önerme.
kazkanadı * Güreşte hasmının başınıkoltuk altına alarak hasmıarkadan, yandan sararak, elleri koltuklarıaltından
geçirdikten sonra sırtında veya ensesinde birleştirme biçimindeki oyun.
kazma * Kazmak işi.
* Toprağıkazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplıdemir araç.
* Kazılarak yapılmış.
kazma diş * Ön dişleri uzun ve dışarıdoğru çıkık olan (kimse).
kazma gibi * büyük, kocaman (diş).
kazmacı * Kömür ocaklarında kazma ile kömür çıkaran işçi.

Bir yanıt yazın