Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 77

kemikleştirmek * Kemiğe donüştürmek.
kemikli * Kemiği olan veya çok kemiği olan.
* Kemikleri iyi gelişmiş.
* Çok zayıf, sıska.
kemikli balıklar * Balıklar sınıfından, iskeletleri kıkırdak durumunda kalmayıp kemikleşmişolan balıklar takımı.
kemiksi * Kemiğe benzeyen.
kemiksi bölge * Kıkırdağın kemiğe dönüşmekte olduğu kemik tabakası.
kemiksiz * Kemiği olmayan, kemiği ayrılmış.
kemircik * Burun, kulak vb. de bulunan küçük kıkırdak.
kemirdek * Kuyruğun iskeleti.
kemirgen * Kesici dişleri çok iyi gelişmişolan (hayvan).
kemirgenler * Tavşan, kobay, kirpi, sıçan ve kunduz gibi köpek dişleri olmayan ve kesici dişleri iyi gelişmişmemeliler
takımı.
kemirici * Kemiren.
kemiriciler * Kemirgenler.
kemirilme * Kemirilmek işi.
kemirilmek * Kemirmek işi yapılmak veya kemirmek işine konu olmak.
kemiriş * Kemirmek işi veya biçimi.
kemirme * Kemirmek işi.
kemirmek * Sert bir şeyi dişleriyle azar azar koparmak.
* Aşındırmak, yemek.
* Bir şeyin içine işleyerek onu harap etmek.
kemiyet * Nicelik.
kemlik * Kötülük.
kemlik etmek * kötü davranışlarda bulunmak.
kemoterapi * Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.
kemre * Gübre, tezek.
kemreleme * Gübrelemek işi.
kemrelemek * Gübrelemek.
kemrelik * Gübrelik.
-ken * Bkz. -gan / -gen.
kenar * Bir şeyin, bir yerin bitişkısmıveya yakını, kıyı.
* Bir şeyi çevreleyen çizgi.
* Pervaz, çizgi, antika, baskı gibi çevre süsleri.
* Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri.
* Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha.
kenar bobini * (kâğıtçılıkta) Üretim maksimum makine genişliğinde olmasınısağlayabilmek için ana bobinlerin yanında
üretilen dar, tekrar hamurlaştırmanın dışında kullanıma imkân sağlayacak genişlikteki bobin.
kenar gezmek * bir şeyden uzaklaşmışolmak.
kenar mahalle * Şehrin merkezinden uzak ve çoğu kültürsüz, görgüsüz ve fakir halkın oturduğu semt.
kenar semt * Bkz. kenar mahalle.
kenar suyu * Kenar süslemesi.
kenara atmak * bir şeyin üstünde durmamak, önemsememek.
kenara çekilmek * artık hiçbir şeye karışmamak.
kenarcı * Deniz kıyılarında avlanan balıkçı.
kenarda kalmak * kendine yakışan yeri tutamayarak önemsiz bir duruma düşmek.
kenarda köşede * Dikkati çekmeyen veya umulmayan yerlerde.
kenarı bastırmak * bir kumaşın kenarlarınıkıvırıp elle veya makine ile dikmek.
kenarın dilberi * Kibarlığa özenen görgüsü az kadın.
kenarlı * Herhangi bir biçimde kenarı olan.
* Kenarısüslü, kenarı işlenmiş.
kenarlık * Kenar bölümünü oluşturan şey.
kenarortay * Bir üçgende her tepeden karşıkenarın ortasına indirilen doğru parçası.
* Bir dikdörtgenin karşılıklı iki kenar ortasını birleştiren doğru parçası.
kenarsız * Kenarı olmayan.
kendi * İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığınıanlatmaya yarar.
* Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır.
* Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir.
* “Kendisi, kendileri” biçiminde bazen saygıduygusuyla veya söz konusu olanlarıamaçlayarak o ve onlar
yerine kullanılır.
* İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel.
kendi adına * salt kendi için, kendisi hesabına.
kendi ağzıyla tutulmak * suçu, yalanıveya iddiasının yanlışlığıkendi sözüyle ortaya çıkmak.
kendi başına * Kimseye sormadan.
* Başkasının payıveya yardımı olmaksızın.
kendi beslek * Öz beslenen.
kendi derdine düşmek * kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek.
kendi düşen ağlamaz * kendi zararına kendi sebep olanın yakınmaya hakkı olmaz.

Bir yanıt yazın