Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 81

kepez * Yüksek tepe, dağ.
* Dağların oyuk, kuytu yerleri.
* Gelin başlığı.
* Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler.
kepir * Çorak, verimsiz toprak.
* Çamurlu çorak toprak.
kepme * Kepmek işi.
kepmek * Çökmek, yıkılmak.
kerahet * İğrenme, tiksinme.
kerahet vakti * (akşamcılar arasında) İçkiye başlama zamanı.
keramet * Ermişkimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcıdurum.
* Olağanüstü durum.
* Keramet sayılabilecek nitelikte olan şey.
keramet buyurdunuz (veya keramette bulundunuz) * “çok doğru söylediniz”, “çok güzel yaptınız” anlamlarında kullanılan bir yaranma sözü.
keramet sahibi * keramet gösterebilen (kimse).
kerameti kendinden menkul * başka bir etkenle kavuştuğu iyi durumu kendi çabasının verimi veya değerinin karşılığısaymak.
kerametli * Doğaüstü güce sahip.
keramette bulunmak * doğaüstü olaylarda bulunmak.
kerata * Karısıtarafından aldatılan erkek.
* Sevgi ile söylenen sitem sözü.
* Ayakkabıçekeceği.
keratin * Tırnak, boynuz, kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde.
keratinleşme * Keratinleşmek işi veya durumu.
keratinleşmek * Protoplâzma proteinler keratin durumuna dönüşmek.
keratinli * Keratini olan.
kerde * Sebze fideliği.
kere * Kez, yol, defa, sefer.
kerem * Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet.
* Bağışolarak verme, iyilik, lütuf.
kerem buyurun (veya eyleyin) * “izin verin, beni dinleyin” anlamında nezaket sözü.
kerem etmek * bağışta, iyilikte bulunmak.
kerem gibi sevmek (veya yanmak) * büyük aşk yaşamak, aşkından ölmek.
kerem sahibi * İyi huylu, cömert.
kerempe * Denize doğru uzanan taşlık burun.
* Dağın en yüksek yeri.
keres * Büyük ve derin karavana.
kereste * Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen marangozluk ve inşaat odunu.
* Kaba saba kimse, kalas.
* Ayakkabıyapımında kullanılan gereç.
keresteci * Kereste satan kimse.
kerestecilik * Kereste alıp satma işi.
keresteli * İri yapılı.
kerestelik * Kereste yapılmaya elverişli ağaç.
kerevet * Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, tahtadan seki, sedir.
kerevides * 343 kerevit.
kerevit * Kabuklular sınıfından, çamurlu tatlısularda yaşayan bir eklem bacaklı, tatlısu istakozu, karavide
(Potamobius fluviatilis).
kereviz * Maydanozgillerden, kökleri ve yapraklarısebze olarak kullanılan kokulu bir bitki (Apium graveolens).
kerh * Tiksinme, iğrenme.
* Bir işi istemeyerek, zorla yapma.
kerhane * Genel ev.
kerhaneci * Kerhane işleten kimse.
* Sövgü sözü.
kerhen * Tiksinerek, iğrenerek.
* İstemeyerek, istemeye istemeye, gönülsüz.
kerih * Tiksindirici, iğrenç.
kerim * Soylu, asil.
* Eli açık, cömert.
* Allah’ın adlarından biri.
kerime * (saygılıkonuşmada) Kız evlât.
keriz * Geriz, çirkef, pislik.
* Kumar.
* Kolayca kandırılabilen oyuncu, aptal.
* Eğlenti.
kerizci * Çalgıcı.
* Hile yapan oyuncu.
kerkenez * Kartalgillerden, leşle beslenen, 35 cm uzunluğunda, kızılımsıtüyleri olan bir kuş(Falco tinnunculus).
kerkes * Akbaba.
kerki * Keser.
kerli ferli * Kelli felli.
kermen * Kale, germen.
kermes * Bir çalışmaya yardım sağlamak için, genellikle açık havada yapılan eğlentili toplantı.
* Küçük şehirlerde bayram veya panayır günlerinde yapılan eğlenceli toplantı.

Bir yanıt yazın