Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 95

kırışıklık * Kırışık olma durumu.
* Kırışık olan yüzeyin durumu.
* Kırışmışolan yer, kırışık.
kırışıksız * Kırışığı olmayan.
kırışma * Kırışmak işi.
kırışmak * Bir yüzeyin düzgünlüğü bozulmak, kırışıklık oluşmak.
* Birbirini kırmak, yok etmek, öldürmek.
* Karşılıklıkırmak.
* Pazarlık etmek.
* Bahse tutuşmak.
* Bir şeyi yarıyarıya paylaşmak.
kırıştırma * Kırıştırmak işi.
kırıştırmak * Kırışmasına sebep olmak.
* Karşıcinsten biriyle yakın ilişkide bulunmak, flört etmek.
kırıta kırıta * Kırıtarak, cilve yaparak.
kırıtım * Kırıtmak işi.
kırıtım kırıtım * Kırıtarak.
kırıtış * Kırıtmak işi veya biçimi.
kırıtkan * Her zaman kırıtan.
kırıtkanlık * Kırıtkan olma durumu.
kırıtma * Kırıtmak işi, cilve, işve.
kırıtmak * Hoşgörünmek çabasıyla cilveli jest ve mimikli davranışlarda bulunmak.
kırk * Otuz dokuzdan sonra gelen sayının adı, 40, XL.
* Dört kere on, otuz dokuzdan bir artık.
* Pek çok.
kırk (veya bin) dereden su getirmek * birini kandırmak için birçok sebep ileri sürmek.
kırk basmak * kırk gün dolmadan, doğum yapmışannenin ve bebeğin dışarıçıkarılmasının tehlikeli olacağını geleneksel
olarak kabul etmek.
kırk basması * Doğumdan sonra kırk gün içinde anne veya çocuğun ruhsal sebeplerle bağlanan ateşli bir hastalığa
yakalanması.
kırk bir (buçuk) maşallah * (ciddî veya alaylı) “nazar değmesin” anlamında kullanılır.
kırk bir buçuk * “Allah nazardan korusun” anlamındaki kırk bir buçuk kere maşallah” sözünde geçer.
kırk bir kere maşallah! * pek çok, binlerce kez nazar değmesin!.
kırk budak * Bektaşîlikte erenler meydanına konulan kırk kollu büyük şamdan.
kırk evin kedisi * birçok eve girip çıkan (kimse).
kırk hamamı * Doğumdan kırk gün sonra annenin hamama götürülmesi ve bu amaçla yapılan tören.
* Kadının loğusallıkta ilk kırk günü doldurduktan sonra bebeği ile birlikte temizlenmesi için hamamda
yapılan toplantı.
kırk ikindi * Genellikle Orta Anadolu’da ikindi zamanıyağan sürekli yağmurlara verilen ad.
kırk kapının ipini çekmek * bir çok yere uğramak.
kırk merak * Çok meraklı, herşeyi anlamak isteyen.
kırk para * bir kuruş.
* (para için) çok az.
kırk para * Para biriminin kırkta birlik değerine verilen ad.
kırk tarakta bezi olmak * bir çok işi veya ilişkisi olmak.
kırk yıl * Çok uzun bir süre.
kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş * ecel gelmedikçe ölünmeyeceği inancınıanlatır.
kırk yılda bir * çok seyrek olarak.
kırk yılın başı(veya başında) * çok uzun süre içinde bir kez.
kırk yıllık * Çok eski, köklü.
kırk yıllık yani, olur mu kâni * eskimiş bir alışkanlık kolay kolay değişmez.
Kırkağaç kavunu * Kabuğu alacalısarırenkte olan bir tür kavun.
kırkambar * İçinde değişik türden şeyler bulunan kap veya yer.
* Bir çok konuda bilgisi olan kimse.
* Çerçi.
kırkar * Kırk sayısının üleştirme biçimi, her birine kırk, her defasında kırkı bir arada olan.
kırkayak * Eklem bacaklıların çok ayaklılar sınıfına giren, taşların altında yaşayan, vücudu yuvarlak ve uzun bir böcek
(Julus terrestris).
* Kasık biti.
kırkbayır * Gevişgetiren hayvanların dört gözlü olan midelerinin üçüncü gözü.
kırkbeşlik * Bir tabanca türü.
* Dönme hızıdakikada kırk beşdevir olan plâk.
kırkgeçit * Üzerinden birçek kez geçilmesi gereken veya birçok geçidi bulunan ırmak.
kırkı * Kırkmak işi.
* Davarların yün veya kıllarınıkırkmaya yarayan makasa benzer araç.
kırkıçıkmak * (loğusa, yeni doğan bebek veya ölü için) doğumdan veya ölümden sonra kırk gün geçmek.
kırkıcı * Davarların yün veya kıllarınıkırkan kimse.
kırkılma * Kırkılmak işi.
kırkılmak * Kırkmak işi yapılmak.
kırkım * Davarların kırkılması işi.
* Davarların kırkıldıklarımevsim.
kırkımcı * Kırkıcı.

Bir yanıt yazın