Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 102

kıvançlanmak * Kıvanç duymak, övünmek.
kıvançlı * Övünç duyan, iftihar eden, övünç veren, iftihar edilecek.
* Sevinç duyan, mutlu.
kıvanış * Kıvanmak işi veya biçimi.
kıvanma * Kıvanmak işi, iftihar.
kıvanmak * Övünülecek bir olaydan dolayısevinmek, iftihar etmek, memnun olmak.
kıvıl * Kıvılcım.
kıvıl kıvıl * Toplu olarak hareket etmeyi, kaynaşmayıanlatır.
kıvılcım * Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateşparçası, kıvıl.
* Demir ve taşgibi maddelerin güçlü çarpışmasında sıçrayan ateşdurumundaki küçük parça.
* Harekete geçiren etken.
* Güneşyüzeyinde görülen kesikli ışımalara verilen ad.
kıvılcımlanma * Kıvılcımlanmak işi.
kıvılcımlanmak * Kıvılcım saçarak yanmak, kıvılcımlıduruma gelmek.
kıvılcımlı * Kıvılcımı olan, kıvılcım saçan.
kıvılcımsız * Kıvılcımı olmayan, kıvılcım saçmayan.
kıvır kıvır * Büklümleri olan, kıvrımlı.
* Kıvrılmışdurumda sürekli hareket hâlinde olarak.
kıvır zıvır * Önemsiz, değersiz, derme çatma.
* Önemsiz ayrıntı.
kıvırcık * Küçük küçük kıvrımları olan.
* Daha çok Trakya ve Marmara’da yetiştirilen, beyaz tüylü, ince kuyruklu bir tür koyun.
* Bu koyunun eti.
* Kıvırcık salata.
kıvırcık koyun * 343 kıvırcık.
kıvırcık salata * Yeşil salata, yapraklarıkıvırcık bir tür marul, kıvırcık.
kıvırcıklaşma * Kıvırcıklaşmak işi.
kıvırcıklaşmak * Kıvırcık duruma gelmek.
kıvırış * Kıvırmak işi veya biçimi.
kıvırma * Kıvırmak işi.
kıvırmak * Bükmek.
* Kenarından katlamak, bükmek.
* Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek.
* Kalçalarını iki yana sallayarak oynamak veya yürümek.
* Başarmak, başa çıkmak, becermek, hakkından gelmek.
* Uydurup söylemek.
* Sapmak.
* Yapmak istememek, yan çizmek.
kıvırtma * Kıvırtmak işi.
kıvırtmak * Kıvırmak işini yaptırmak.
kıvracık * Derli toplu ve işi kolay.
* Ayağına çabuk, hamarat.
kıvrak * Canlı, hareketli, atik.
* Akıcı, işlek.
* Yerli dokumasıkara bezden yapılmışköylü kadın yeldirmesi.
* İnce tülbent veya ipekli başörtüsü.
* Aceleci.
* Güzel, şık, yakışıklı.
kıvrak kıvrak * Kıvrak olarak, kıvrakça.
kıvrakça * Kıvrak bir biçimde.
kıvraklaşma * Kıvraklaşmak işi veya durumu.
kıvraklaşmak * Kıvrak duruma gelmek.
kıvraklık * Kıvrak olma durumu veya kıvrakça davranış.
kıvrama * Kıvramak işi veya durumu.
kıvramak * Buruşup toplanmak, kıvırcık duruma gelmek.
* Hızlıyürümek.
* Harekete geçmek.
kıvrandırma * Kıvrandırmak işi.
kıvrandırmak * Kıvranmasına sebep olmak.
* Çok üzmek, acıçektirmek.
kıvranış * Kıvranmak işi veya biçimi.
kıvranma * Kıvranmak işi.
kıvranmak * Ağrı, sancı gibi fiziksel veya korku, heyecan gibi ruhî sebeplerle vücut eğilip bükülmek.
* Acıçekmek, üzülmek.
* Bir şeye çok ihtiyaç duymak.
kıvrantı * Kararsızlık.
kıvratma * Kıvratmak işi veya durumu.
kıvratmak * İpi katladıktan sonra iyice bükmek veya tel gibi şeyleri burmak.
kıvrık * Eğrilip bükülmüş; yuvarlak bir biçim verilmiş.
kıvrıklık * Kıvrık olma durumu.
kıvrılış * Kıvrılmak işi veya biçimi.
kıvrılma * Kıvrılmak işi, bükülme.
* Dağların oluşumuna sebep olan, yer kabuğunun genişölçüde dalgalı bir biçim alması.
kıvrılmak * Eğrilip bükülmek.
* Kıvırcık bir duruma gelmek.
* Yuvarlak bir biçim almak.
* (dar bir yere) Büzülerek yatmak.
* Dönmek, sapmak.
kıvrım * Bir şeyin kıvrılan yeri, büklüm.
* Kıvrılma sonunda oluşan toprak dalgası.
* Bir tür tatlı.
kıvrım kıvrım * Kıvrımları olan, dalgalanmış bir yüzey veya dalgalı bir çizgi biçiminde olan.
kıvrım kıvrım kıvranmak * çok acıçekerek kıvranmak.
* yalvarma veya sıkıntı gibi bir sebeple çok kıvranmak.
kıvrımlanma * Kıvrımlanmak işi.

Bir yanıt yazın