kitaracı | * Kitara çalan kimse. |
kitin | * Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklıve esnek organik madde; bazımantar ve likenlerde de rastlanır. |
kitle | * İnsan topluluğu. * Kütle. |
kitle haberleşmesi | * Kitle iletişimi. |
kitle iletişimi | * Genişdağınık insan topluluklarının, aynızamanda, örgütlenmiş bir kaynaktan iletilen haberlere veya uyarılara maruz kalması, birtakım kaynaklardan elde edilen bilgi ve haberlerin değişik araçlarla genişhalk topluluklarına yaygın olarak duyurulması. |
kitlemek | * Kilitlemek. |
kitli | * Kilitli. |
kitre | * Gevenden çıkarılan bir tür zamk, kestere. |
kivi | * Kivigillerden, kanatlarıküt olduğu için uçamayan, bacakları güçlü, Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş, apteriks (Apteryx australis). |
kivi | * Kahverenkli tüylü kabuğu soyularak yenen yeşil renkli sulu, C vitamini bakımından zengin meyve. |
kivigiller | * Omurgalıhayvanlardan kuşlar sınıfına giren bir familya. |
kiyanus | * Doğada serbest olarak bulunmayan, fakat birçok cismin birleşimine giren, karbon ve azottan oluşan bir gaz. |
kiyaset | * Akıllıca davranış, akıllılık. |
kizir | * Köy muhtarıyardımcısı; köy kâhyası; köy bekçisi. |
klâkson | * Korna. |
klâkson çalmak | * korna çalmak. |
klân | * Boy. |
klâpa | * Yakanın göğüse doğru inen devrik bölümü. |
klâpe | * Bir pompada, bir körükte, bir motorda, bazımüzik araçlarında vb. de bir akışkanın geçmesini sağlamak veya engellemek üzere bir eksen etrafında yaptığı açval hareketle açılıp kapanan bir kapak. |
klârnet | * Tahtadan, metal perdeli, orkestrada önemli yeri olan bir üflemeli çalgı. |
klârnetçi | * Klârnet çalan kimse. |
klâs | * Sınıf. * Üstün nitelikli, üstün yetenekli. |
klâsik | * Eski Yunan ve Roma çağıdili ve sanatı ile ilgili olan. * XVll.yüzyıl Fransız dili, sanatıve yazarları ile ilgili olan. * Üzerinde çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen (eser veya sanatçı). * Sanatta kuralcı. * Alışılmışolan, yenilik getirmeyen, geleneksel. * Eski Yunan, Roma veya XVII. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgili sanatçıveya eser. |
klâsikleşme | * Klâsikleşmek işi. |
klâsikleşmek | * (herhangi bir sanat, sanatçı, eser) Klâsik duruma gelmek, zamana karşıdeğerini yitirmemek. * Alışılmışdurumda kalmak, bir yenilik, özellik getirmemek. |
klâsiklik | * Klâsik olma durumu. |
klâsisizm | * Eski Yunan, Roma sanatından, edebiyatından kaynaklanan, XVll. yüzyılda Fransa’dan yayılan sanat ve edebiyat çığırı. |
klâsman | * Bölümleme, sınıflama, tasnif. |
klâsör | * İçinde belli bir sıraya göre kâğıtlar konacak bölmeleri olan dosya veya dolap, musannif, cilbent, sıralaç. |
klâvsen | * Klâvyeli ve telli bir çalgı. |
klâvsenci | * Klâvsen çalan kimse. |
klâvye | * Parmaklarla hareket ettirilen piyano ve org gibi çalgılarda veya yazıve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazımekanizmalarıçalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü. |
klâvyeli | * Klâvyesi olan. |
kleptoman | * Kleptomaniye yakalanmışkimse. |
kleptomani | * Dayanılmaz bir ruhsal dürtüyle, kişinin hırsızlık yapma ihtiyacıduyması ile beliren hastalık. |
klerikalizm | * Dinin ve din kurumlarının toplum hayatının çeşitli kesimlerindeki yerini güçlendirmeyi amaçlayan toplumsal, ekonomik akım, din erkçilik. |
klik | * Hizip. |
klikçi | * Hizipçi. |
klikleşme | * Hizipleşme. |
klikleşmek | * Hizipleşmek. |
klima | * Soğuk veya sıcak hava verme yoluyla kapalı bir mekânın havasınıdeğiştiren araç, iklimleme aracı. |
klimatolog | * İklim bilimci. |
klimatoloji | * İklim bilimi. |
klinik | * Hasta bakılan yer. * Hekim olacak öğrencilerin hasta başında uygulamalı olarak ders gördükleri hasta koğuşu. * Vücut muayenesinde görülen (hastalık belirtisi). |
klinker | * Çimento yapımında fırından ezilmeden çıkan pişirme ürünü. |
klinometre | * Eğimölçer. |
klip | * Görüntüleme. |
klips | * Yaylı bir pensle tutturulmuşküpe, iğne vb. |
kliring | * Dışticarette, iki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi, takas. |
klişe | * Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazıçıkarılmışmetal levha. * Basma kalıp (söz, görüşvb.). |
Kategoriler