Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 115

kitaracı * Kitara çalan kimse.
kitin * Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklıve esnek organik madde; bazımantar ve
likenlerde de rastlanır.
kitle * İnsan topluluğu.
* Kütle.
kitle haberleşmesi * Kitle iletişimi.
kitle iletişimi * Genişdağınık insan topluluklarının, aynızamanda, örgütlenmiş bir kaynaktan iletilen haberlere veya
uyarılara maruz kalması, birtakım kaynaklardan elde edilen bilgi ve haberlerin değişik araçlarla genişhalk
topluluklarına yaygın olarak duyurulması.
kitlemek * Kilitlemek.
kitli * Kilitli.
kitre * Gevenden çıkarılan bir tür zamk, kestere.
kivi * Kivigillerden, kanatlarıküt olduğu için uçamayan, bacakları güçlü, Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş,
apteriks (Apteryx australis).
kivi * Kahverenkli tüylü kabuğu soyularak yenen yeşil renkli sulu, C vitamini bakımından zengin meyve.
kivigiller * Omurgalıhayvanlardan kuşlar sınıfına giren bir familya.
kiyanus * Doğada serbest olarak bulunmayan, fakat birçok cismin birleşimine giren, karbon ve azottan oluşan bir
gaz.
kiyaset * Akıllıca davranış, akıllılık.
kizir * Köy muhtarıyardımcısı; köy kâhyası; köy bekçisi.
klâkson * Korna.
klâkson çalmak * korna çalmak.
klân * Boy.
klâpa * Yakanın göğüse doğru inen devrik bölümü.
klâpe * Bir pompada, bir körükte, bir motorda, bazımüzik araçlarında vb. de bir akışkanın geçmesini sağlamak
veya engellemek üzere bir eksen etrafında yaptığı açval hareketle açılıp kapanan bir kapak.
klârnet * Tahtadan, metal perdeli, orkestrada önemli yeri olan bir üflemeli çalgı.
klârnetçi * Klârnet çalan kimse.
klâs * Sınıf.
* Üstün nitelikli, üstün yetenekli.
klâsik * Eski Yunan ve Roma çağıdili ve sanatı ile ilgili olan.
* XVll.yüzyıl Fransız dili, sanatıve yazarları ile ilgili olan.
* Üzerinde çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen (eser veya sanatçı).
* Sanatta kuralcı.
* Alışılmışolan, yenilik getirmeyen, geleneksel.
* Eski Yunan, Roma veya XVII. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgili sanatçıveya eser.
klâsikleşme * Klâsikleşmek işi.
klâsikleşmek * (herhangi bir sanat, sanatçı, eser) Klâsik duruma gelmek, zamana karşıdeğerini yitirmemek.
* Alışılmışdurumda kalmak, bir yenilik, özellik getirmemek.
klâsiklik * Klâsik olma durumu.
klâsisizm * Eski Yunan, Roma sanatından, edebiyatından kaynaklanan, XVll. yüzyılda Fransa’dan yayılan sanat ve
edebiyat çığırı.
klâsman * Bölümleme, sınıflama, tasnif.
klâsör * İçinde belli bir sıraya göre kâğıtlar konacak bölmeleri olan dosya veya dolap, musannif, cilbent, sıralaç.
klâvsen * Klâvyeli ve telli bir çalgı.
klâvsenci * Klâvsen çalan kimse.
klâvye * Parmaklarla hareket ettirilen piyano ve org gibi çalgılarda veya yazıve hesap makinelerinde değişmez bir
eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazımekanizmalarıçalıştıran kaldıraç kollarının, tuş
sıralarının bütünü.
klâvyeli * Klâvyesi olan.
kleptoman * Kleptomaniye yakalanmışkimse.
kleptomani * Dayanılmaz bir ruhsal dürtüyle, kişinin hırsızlık yapma ihtiyacıduyması ile beliren hastalık.
klerikalizm * Dinin ve din kurumlarının toplum hayatının çeşitli kesimlerindeki yerini güçlendirmeyi amaçlayan
toplumsal, ekonomik akım, din erkçilik.
klik * Hizip.
klikçi * Hizipçi.
klikleşme * Hizipleşme.
klikleşmek * Hizipleşmek.
klima * Soğuk veya sıcak hava verme yoluyla kapalı bir mekânın havasınıdeğiştiren araç, iklimleme aracı.
klimatolog * İklim bilimci.
klimatoloji * İklim bilimi.
klinik * Hasta bakılan yer.
* Hekim olacak öğrencilerin hasta başında uygulamalı olarak ders gördükleri hasta koğuşu.
* Vücut muayenesinde görülen (hastalık belirtisi).
klinker * Çimento yapımında fırından ezilmeden çıkan pişirme ürünü.
klinometre * Eğimölçer.
klip * Görüntüleme.
klips * Yaylı bir pensle tutturulmuşküpe, iğne vb.
kliring * Dışticarette, iki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi, takas.
klişe * Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazıçıkarılmışmetal levha.
* Basma kalıp (söz, görüşvb.).

Bir yanıt yazın