Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 119

kokak ağaç * Aylandız (Ailanthus glandulosa).
kokar ağaç * Uzak doğuda yetişen, pis kokulu, büyük ağaç (Ailantthus).
kokarca * Et oburlardan, orta boyda, kendini korumak için düşmanına pis bir sıvıfışkırtan, ince uzun bir kürk
hayvanı(Mustela putorius).
kokart * Asker şapkalarına takılan ve rengi uluslara göre değişen işaret.
* Belli bir topluluğa özgü olan işaret.
kokartlı * Kokardı olan (kimse).
kokbit * 343 kokpit.
koket * Yosma.
koketlik * Koket olma durumu.
koketri * Sevimlilik, hoşluluk, süs düşkünü.
kokimbit * Hidratlıdoğal demir sulfat.
koklama * Koklamak işi.
koklamak * Kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek, koku almak.
koklaşma * Koklaşma işi.
koklaşmak * Birbirini koklamak.
* Anlaşmak, birbirini sevmek.
koklaştırma * Koklaştırmak işi.
koklaştırmak * Koklaşmak işini yaptırmak.
koklatma * Koklatmak işi.
koklatmak * Koklamak işini yaptırmak.
* Yararlandırmak, biraz vermek.
* (olumsuz biçimiyle) Hiç vermemek.
koklayış * Koklamak işi veya biçimi.
kokma * Kokmak işi.
kokmak * Koku çıkarmak.
* Çürüyüp bozularak kötü bir koku çıkarmak, kokuşmak.
* Olacağıyla ilgili belirtiler göstermek, olacağıhissedilmek.
* Koklamak.
kokmuş * Çürüyüp bozularak kötü kokan, kokuşuk.
* Yerinden kımıldamaya üşenen, tembel, miskin.
* Çok bilinen, değersiz, önemsiz anlamında küçümseme sözü.
kokona * Hristiyan kadınlarına verilen ad.
* Süsüne düşkün kadın.
kokona gibi * çok süslü yaşlıkadına benzer biçimde.
kokoreç * Şişe sarılarak korda kızartılan, kekikli kuzu bağırsağı.
kokoreççi * Kokoreç yapan veya satan kimse.
kokoreççilik * Kokoreççinin işi veya mesleği.
kokoroz * Mısır.
* Sivri uçlu uzun şey.
* Çirkin kimse.
kokorozlanma * Kokorozlanmak işi veya durumu.
kokorozlanmak * Göz korkutmak, meydan okumak.
kokot * Aşüfte.
kokoz * Parası olmayan, züğürt.
kokozlanma * Kokozlanmak işi.
kokozlanmak * Parasınıtüketmek, parasız kalmak.
kokozluk * Parasız, züğürt olma durumu.
kokpit * Uçaklarda uçak mürettebatına ayrılan ve uçağın ön kısmında bulunan yer.
kokteyl * Türlü içkiler karıştırılarak yapılan içki.
* İçkili toplantı.
koku * Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarıüzerindeki özel sinirlerde uyandırdığıduygu.
* Güzel kokmak için sürülen esans.
* Belirti, işaret.
koku alma duyusu * Koklama.
koku alma organı * Burun.
kokucu * Koku yapan veya satan (kimse).
kokulandırma * Kokulandırmak işi.
* Özel bir koku vermek için bir ürüne kokulu bir madde katarak arıtma işlemi.
kokulandırmak * Özel bir koku kazandırmak.
kokulanma * Kokulanmak işi.
kokulanmak * Koku sürünmek.
kokulu * Kokusu olan.
* Güzel kokan.
kokulu çayır otu * Buğdaygillerden, çayırlarda yetişen, hayvanlar için iyi bir yem olan ıtırlı bitki (Anthoxanthum odoratum).
kokulu kiraz * 343 idris ağacı.
kokulu sabun * Yapılırken içine koku maddesi katılmışsabun.
kokurdan * Kalkerli ve karstik özelliği ağır basan yerlerde çukurlukları bol, engebeli arazi.

Bir yanıt yazın