Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 127

konsantre * Yoğunlaştırılmış, yoğun.
* Derişik.
konsantre etmek (veya olmak) * düşünceyi, duyguyu, gücü bir noktada toplamak.
* bilenmek.
konsensüs * Uzlaşma, mutabakat.
konsept * Kavram.
konseptüalizm * Kavramacılık.
konser * Sanatçıların müzik eserlerini bir topluluğa çalmasıveya söylemesi.
* Sürekli gürültü.
konser vemek * dinleyicilere, müzik eserlerini çalmak veya söylemek.
konserto * Bkz. konçerto.
konservatör * Tutucu, muhafazakâr.
konservatuvar * Müzik, tiyatro ve bale öğretiminin yapıldığı okul.
konserve * (yiyecek için) Isı ile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biçimde kutulanan.
* Bu yolla hazırlanmışyiyecek.
konservecilik * Konserve yapma veya satmak işi.
konsey * Yönetim görevi yüklenmişkimselerden oluşmuş, topluluk.
* Bazısorunları görüşüp tartışmak için toplanan meclis.
konsol * Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyasıkonulan, çekmeceli, yüksek mobilya.
* Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, diğer bölümleri boşlukta olan yatay yapıöğesi.
konsol saati * Konsol gibi düz yerlere oturtulacak biçimde yapılmışsaat.
konsolidasyon * Kısa vadeli bir devlet borcunun yerine uzun vadeli bir borcun alması, tahkim.
konsolide * Vadesi uzatılan (borç), pekiştirilmiş.
konsolide bütçe * Destekli bütçe.
konsolit * Vadesi belli olmayan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili.
* Bir tür iskambil oyunu.
konsolitçi * Tahvil, hisse senedi vb. şeyleri alıp satan kimse.
konsolos * Yabancıülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarınıkoruyan, bağlı bulunduğu hükûmete siyasal ve
ticarî bilgileri veren dışişleri görevlisi, şehbender.
konsoloshane * Konsolosluk işlerinin görüldüğü daire, konsolosluk.
konsolosluk * Konsolos olma durumu.
* Konsolosun makamıveya görevi, şehbenderlik.
* Bu işin görüldüğü daire, konsoloshane.
konsomasyon * Gazino, bar gibi eğlence yerlerinde yenilip içilen şey.
* Böyle şeyleri yiyip içme.
konsomatris * Gazino, bar gibi eğlence yerlerinde, müşteri ile birlikte yiyip içerek çalıştığıyere kazanç sağlayan kadın.
konsomatrislik * Konsomatris olma durumu.
konson * Ünsüz.
konsonant * Ünsüz.
konsorsiyum * Uluslar arasıkuruluşların ve bazıhükûmetlerin iktisadî ve malî yardımlarıyürütmek üzere oluşturdukları
yardım kurulu ve şirketler birliği.
* Köprü, yol, baraj vb. büyük projelerin gerçekleştirilebilmesi için birden fazla şirketin bir araya gelmesi.
konstrüksiyon * Yapma, yapım.
konstrüktivizm * Kurmacılık.
konsulto * Konsültasyon.
konsül * Roma’da her yıl seçilen iki devlet başkanından her biri.
* 1799’dan 1804’e kadar Fransa’da birlikte görev alan üç devlet başkanından her biri.
konsültasyon * Bir hastalığa birkaç hekimin teşhis koyması işi, konsulto.
konsültasyon yapmak * birkaç hekim bir hastalığa teşhis koymak için bir araya gelmek.
konşimento * Taşınmak için gemiye teslim edilen bir mala karşılık olarak verilen alındı.
kont * Roma imparatorunun danışman olarak seçtiği kimse.
* Derebeylik düzeninde derebeyi.
* Batıtoplumunda dördüncü derecede bir soyluluk unvanı.
kont gibi * şık giyinmiş(adam).
kont gibi yaşamak * bolluk içinde yaşamak.
kontak * Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas.
* Bağlantı, ilgi.
* Ruh sağlığıyerinde olmayan, dengesiz.
kontak açmak * bir taşıtın motorunu çalıştırmak için kontak anahtarını çevirerek elektrik devresini açmak.
kontak anahtarı * Bir taşıtın motorunu çalıştırmak için kullanılan anahtar.
kontak atmak * elektrik donanımında karşıuçların birbirine dokunmasıyla elektrik akımıkesilmek.
* dengeyi kaybetmek, sinirlenip olağan dışıdavranmak.
kontak kapama * Bkz. kontak kapatmak.
kontak kapatmak * bir taşıtın çalışan motorunu durdurmak için kontak anahtarını çevirerek elektrik devresini kapamak.
* bir olayıprotesto etmek için sürücüler trafiğe çıkmamak, taşıtlarıyla trafiği engellemek veya bir süre
bulunduğu yerde kalıp motoru durdurmak.
kontak kurmak * (biriyle veya bir olayla) bağlantı sağlamak.
kontak lens * Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek.
kontak yapmak * karşıt elektrik taşıyan iki madde birbirine dokunmak.
kontekst * (bir metin içinde) Sözün gelişi, sözün önü arkası, bağlam.
* Olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü, bütünlük, bağlam.
kontenjan * Bir yükümlülük veya yararlanma işinde, o işin kapsamına girenlerin oluşturduğu belirli sayıdaki topluluk.
* Bir malın, alım satım veya dağıtım işinde, ilgililerin her birine düşen pay oranı.
* Bir kuruluşun veya bir kimsenin seçip almakta yararlanabileceği ölçü, sayı.

Bir yanıt yazın