konsantre | * Yoğunlaştırılmış, yoğun. * Derişik. |
konsantre etmek (veya olmak) | * düşünceyi, duyguyu, gücü bir noktada toplamak. * bilenmek. |
konsensüs | * Uzlaşma, mutabakat. |
konsept | * Kavram. |
konseptüalizm | * Kavramacılık. |
konser | * Sanatçıların müzik eserlerini bir topluluğa çalmasıveya söylemesi. * Sürekli gürültü. |
konser vemek | * dinleyicilere, müzik eserlerini çalmak veya söylemek. |
konserto | * Bkz. konçerto. |
konservatör | * Tutucu, muhafazakâr. |
konservatuvar | * Müzik, tiyatro ve bale öğretiminin yapıldığı okul. |
konserve | * (yiyecek için) Isı ile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biçimde kutulanan. * Bu yolla hazırlanmışyiyecek. |
konservecilik | * Konserve yapma veya satmak işi. |
konsey | * Yönetim görevi yüklenmişkimselerden oluşmuş, topluluk. * Bazısorunları görüşüp tartışmak için toplanan meclis. |
konsol | * Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyasıkonulan, çekmeceli, yüksek mobilya. * Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, diğer bölümleri boşlukta olan yatay yapıöğesi. |
konsol saati | * Konsol gibi düz yerlere oturtulacak biçimde yapılmışsaat. |
konsolidasyon | * Kısa vadeli bir devlet borcunun yerine uzun vadeli bir borcun alması, tahkim. |
konsolide | * Vadesi uzatılan (borç), pekiştirilmiş. |
konsolide bütçe | * Destekli bütçe. |
konsolit | * Vadesi belli olmayan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili. * Bir tür iskambil oyunu. |
konsolitçi | * Tahvil, hisse senedi vb. şeyleri alıp satan kimse. |
konsolos | * Yabancıülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarınıkoruyan, bağlı bulunduğu hükûmete siyasal ve ticarî bilgileri veren dışişleri görevlisi, şehbender. |
konsoloshane | * Konsolosluk işlerinin görüldüğü daire, konsolosluk. |
konsolosluk | * Konsolos olma durumu. * Konsolosun makamıveya görevi, şehbenderlik. * Bu işin görüldüğü daire, konsoloshane. |
konsomasyon | * Gazino, bar gibi eğlence yerlerinde yenilip içilen şey. * Böyle şeyleri yiyip içme. |
konsomatris | * Gazino, bar gibi eğlence yerlerinde, müşteri ile birlikte yiyip içerek çalıştığıyere kazanç sağlayan kadın. |
konsomatrislik | * Konsomatris olma durumu. |
konson | * Ünsüz. |
konsonant | * Ünsüz. |
konsorsiyum | * Uluslar arasıkuruluşların ve bazıhükûmetlerin iktisadî ve malî yardımlarıyürütmek üzere oluşturdukları yardım kurulu ve şirketler birliği. * Köprü, yol, baraj vb. büyük projelerin gerçekleştirilebilmesi için birden fazla şirketin bir araya gelmesi. |
konstrüksiyon | * Yapma, yapım. |
konstrüktivizm | * Kurmacılık. |
konsulto | * Konsültasyon. |
konsül | * Roma’da her yıl seçilen iki devlet başkanından her biri. * 1799’dan 1804’e kadar Fransa’da birlikte görev alan üç devlet başkanından her biri. |
konsültasyon | * Bir hastalığa birkaç hekimin teşhis koyması işi, konsulto. |
konsültasyon yapmak | * birkaç hekim bir hastalığa teşhis koymak için bir araya gelmek. |
konşimento | * Taşınmak için gemiye teslim edilen bir mala karşılık olarak verilen alındı. |
kont | * Roma imparatorunun danışman olarak seçtiği kimse. * Derebeylik düzeninde derebeyi. * Batıtoplumunda dördüncü derecede bir soyluluk unvanı. |
kont gibi | * şık giyinmiş(adam). |
kont gibi yaşamak | * bolluk içinde yaşamak. |
kontak | * Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas. * Bağlantı, ilgi. * Ruh sağlığıyerinde olmayan, dengesiz. |
kontak açmak | * bir taşıtın motorunu çalıştırmak için kontak anahtarını çevirerek elektrik devresini açmak. |
kontak anahtarı | * Bir taşıtın motorunu çalıştırmak için kullanılan anahtar. |
kontak atmak | * elektrik donanımında karşıuçların birbirine dokunmasıyla elektrik akımıkesilmek. * dengeyi kaybetmek, sinirlenip olağan dışıdavranmak. |
kontak kapama | * Bkz. kontak kapatmak. |
kontak kapatmak | * bir taşıtın çalışan motorunu durdurmak için kontak anahtarını çevirerek elektrik devresini kapamak. * bir olayıprotesto etmek için sürücüler trafiğe çıkmamak, taşıtlarıyla trafiği engellemek veya bir süre bulunduğu yerde kalıp motoru durdurmak. |
kontak kurmak | * (biriyle veya bir olayla) bağlantı sağlamak. |
kontak lens | * Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek. |
kontak yapmak | * karşıt elektrik taşıyan iki madde birbirine dokunmak. |
kontekst | * (bir metin içinde) Sözün gelişi, sözün önü arkası, bağlam. * Olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü, bütünlük, bağlam. |
kontenjan | * Bir yükümlülük veya yararlanma işinde, o işin kapsamına girenlerin oluşturduğu belirli sayıdaki topluluk. * Bir malın, alım satım veya dağıtım işinde, ilgililerin her birine düşen pay oranı. * Bir kuruluşun veya bir kimsenin seçip almakta yararlanabileceği ölçü, sayı. |
Kategoriler