Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 142

köprücük * Bkz. köprücük kemiği.
köprücük kemiği * Omuz başıyla göğüs kemiğinin üst ucu arasında bulunan ve derinin altında belli olan uzunca kemik.
köprücülük * Köprü yapma işi.
köprüden (veya köprüyü) geçinceye kadar ayıya dayıderler * kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker.
köprüleniş * Köprülenmek işi veya biçimi.
köprülenme * Köprülenmek işi.
köprülenmek * Köprülü duruma gelmek, köprüsü olmak.
köprüleri atmak * bir işten vazgeçme veya geri dönme imkânıkalmayacak biçimde kesin bir davranışta bulunmak.
köprülü * Köprüsü olan.
* İki bölümü bir köprü ile birbirine bağlanmış(yapı).
köprünün (veya köprülerin) altından çok su (veya sular) aktı(veya geçti) * “zamanla şartlar çok değişti, eski durum kalmadı” anlamında kullanılır.
köpük * Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıklarıyığını.
* Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci.
* Gaz ve buharların sıvıkatmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın.
* Hayvanların, bazıkez de insanların ağzında görülen salyamsıkabarcıklar.
köpük gibi * beyaz, hafif ve köpük görünüşündeki şeyler için kullanılır.
köpükleniş * Köpüklenmek işi veya biçimi.
köpüklenme * Köpüklenmek işi.
köpüklenmek * Üstü köpük bağlamak.
köpüklü * Köpüğü olan, köpüklenen.
köpüksüz * Köpüğü olmayan, köpüklenmemiş.
köpüleme * Köpülemek işi.
köpülemek * Şilte, yastık, yorgan gibi şeyleri kalın ve aralıklı, sıkıca dikmek.
köpüre köpüre * Köpürerek.
köpürme * Köpürmek işi.
* Sinirlenme, öfkelenme.
köpürmek * Köpük yapmak, köpük oluşmak, köpük çıkararak kabarmak.
* Ekşiyip köpüklenmek.
* Çok kızmak, birdenbire öfkelenip taşmak, feveran etmek.
köpürtme * Köpürtmek işi.
köpürtmek * Köpürmesini sağlamak.
köpürtücü * Köpürtme özelliği taşıyan.
köpürtüş * Köpürtmek işi veya biçimi.
köpürüş * Köpürmek işi veya biçimi.
kör * Görme duygusu olmayan, görmez.
* Keskinliği yeterli olmayan.
* Az aydınlık veren.
* Arkasıtıkalı olan veya işlek olmayan.
* Olgularısezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan.
* Duyarlığınıyitirmiş.
* Bu kelime bazıdeyimlerde kötüleyici bir sıfat gibi kullanılır.
kör ağaç * Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm.
* Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik
yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası.
kör alan * Trafikte sürücünün geriden gelenleri aynasında göremediği bölge.
kör baca * Herhangi bir çıkışı bulunmayan baca.
kör bağırsak * Kalın bağırsağın ilk parçası.
* Kalın bağırsağın ince bağırsakla birleştiği yerde bulunan çıkıntı bölümü.
kör boğaz * Yemek ihtiyacı, yemeğe düşkün, boğaza düşkün.
* Mide.
* Pis boğaz, obur (kimse).
kör çapa * Toprak topaklarınıdağıtmakta kullanılan, ucu küt çapa.
kör değneğini beller gibi * hep aynı biçimde davranıp hiçbir yenilik veya değişiklik yapmayıdüşünmeyenlerin tutumunu niteler.
kör dövüşü * Aynışeyi gerçekleştirecek kimselerin birbirinden habersiz ve birbirini engelleyecek biçimdeki düzensiz
çabaları.
kör duman * Çok yoğun sis.
kör düğüm * kördüğüm.
kör fare * Kör faregillerden, toprak altında yuva yapan bir memeli hayvan (Spalax typhlus).
kör faregiller * Kemiriciler sınıfına giren, gözleri küçük bir deri ile örtülü, kuyruksuz, örnek hayvanıkör fare olan bir
familya.
kör hat * Demir yollarında arkasıkesik hat.
kör kadı * Hatıra gönüle bakmadan doğru bildiğini herkesin yüzüne söyleyen, sözünü esirgemeyen.
kör kandil * Işığıçok az olan kandil.
* Aşırıderecede sarhoş, gök kandil.
kör kaya * Deniz yüzüne çok yakın olan tehlikeli kaya veya sığlık.
kör kör parmağım gözüne * çok belli, göze batacak kadar ortada.
kör köstebek * Kör faregillerden kemirici bir memeli hayvan.
kör kurşun * Bir başkasına veya amaçsız atıldığıhâlde bir kimsenin ölmesine veya yaralanmasına sebep olan kurşun,
serseri kurşun.
kör kurttan bile vazgeçmemek * en küçük varlığı bile hor görmeden korumak.
kör kuyu * Suyu kurumuş, su çıkmayan, susuz kuyu.
kör nişancı * Hedefi rastlantı ile vuran kimse.

Bir yanıt yazın