Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 159

kurlağan * Etyaran.
kurma * Kurmak işi.
* Kurularak, parçaları birleştirilerek oluşturulan, prefabrike.
kurmaca * Tasarlanıp üretilen, tasarlayarak.
kurmacılık * Resim ve heykelde, eseri geometrik ögeleri ile kurmayıtemel alan anlayış, konstrüktivizm.
kurmak * Bir şeyin oluşmasına yardım eden parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek.
* Hazırlamak.
* (yaylı, zemberekli şeylerde) Yayıveya zembereği germek.
* Gereken şartlarıhazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak.
* (etkisi ve önemi geniş, sürekli şeyler için): Meydana getirmek, tesis etmek.
* Yapmak, inşa etmek.
* Yapmak, oluşturmak.
* Ortaklık sağlamak.
* Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek.
* Bir araya getirmek, toplamak.
* Gizlice hazırlamak, tasarlamak.
* Düşünmek.
* Aklına koymak.
* Zihinde büyütmek.
* Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşıöfkelendirmek.
* Sağlamak, oluşturmak.
kurmay * Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla bitirmişsubay, erkânıharp.
* Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan (subay).
kurmay başkanı * Ordu, tümen, tugay gibi birliklerde ve askerî akademilerde karargâh subayı.
kurmaylık * Kurmay olma durumu.
kurna * Hamamlarda, musluk altında, içinde su biriktirilen, yuvarlak ve çoğunlukla mermer veya taştekne.
kurnalı * Kurnası olan.
kurnasız * Kurnası olmayan.
kurnaz * Kolay kanmayan, başkalarınıkandırmasınıve ufak tefek oyunlarla amacına erişmesini beceren, açıkgöz.
kurnazca * Kurnaz bir biçimde, kandırarak, aldatarak.
kurnazlaşma * Kurnazlaşmak işi.
kurnazlaşmak * Kurnaz duruma girmek.
kurnazlık * Kurnaz olma durumu veya kurnazca iş.
kuron * Korumak için dişüzerine dişçi tarafından geçirilen metal kaplama.
kurs * Yuvarlak ve yassı biçimli nesne, ağırşak.
* Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü, çörek.
kurs * Resmî ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranışlar kazandırmak amacıyla
düzenlenen ve kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği, kur.
kursağında kalmak * istenilen bir şey gerçekleşememek, yarım kalmak.
kursak * Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığıtorba biçiminde şişkin organ.
* Kuşkursağışişirilip kurutularak yapılan veya ona benzetilen şişkin şey.
* Mide.
* Kursak zarı ile yapılmış.
* Böceklerin ve solucanların sindirim kanallarında bulunan, kuşların kursağına benzeyen yapı.
kursaklı * Kursağı olan.
* Guatr hastalığı olan (kimse).
kursaksız * Kursağı olmayan.
kursiyer * Kurs öğrencisi.
kurşun * Atom numarası82, atom ağırlığı207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4°C de eriyen, yumuşak ve bükülgen,
mavimtırak esmer renkte bir element. KısaltmasıPb.
* Tüfek, tabanca gibi hafif ateşli silâhlarda kullanılan mermi.
* Kurşundan yapılmış.
kurşun atmak * silâhla mermi atmak.
* düşmanlık etmek.
kurşun dokunmak * mermi isabet etmek.
kurşun dökmek * halk inanışına göre erimişkurşunu, hastanın üstünde, içinde su bulunan bir kaba dökerek ortaya çıkan
şekillerin yorumuyla nazar, büyü, hastalık vb. şeyleri önlemek, iyileştirmek.
kurşun erimi * Merminin en çok ulaşabildiği uzaklık.
kurşun gibi * çok ağır.
kurşun grisi * Koyu gri renk.
kurşun kalem * Dışıtahta, içi grafitli kalem.
kurşun otu * Bkz. dişotu.
kurşun rengi * Kurşunun rengi, koyu kül rengi.
* Bu renkte olan.
kurşun sıkmak * silâhıateşlemek, mermi yakmak.
kurşun tutmak * kurşuna hedef olmak, kurşun değecek gibi olmak.
kurşun yağdırmak * çok sayıda kurşun atmak.
kurşun yağmuruna tutmak * çok sayıda ve sürekli kurşun atmak.
kurşun yemek * vurulmak.
kurşuna dizmek * verilen ölüm cezasınıaskerî bir kıtanın attığıkurşunlarla yerine getirmek.
kurşuncu * Kurşun satan veya işleyen kimse.
* Kurşun döken kimse.
kurşunculuk * Kurşun satma veya işleme.
* Kurşuncunun işi.
kurşungeçirmez * Ateşli silâhlardan atılan mermilerin girmesini engelleyecek yapıda ve özellikte olan (yelek, cam vb.).
kurşunî * Koyu kül rengi, kurşun rengi.
* Bu renkte olan.
kurşunîleşme * Kurşunîleşmek işi.
kurşunîleşmek * Kurşunî bir duruma girmek.
kurşunlama * Kurşunlamak işi.
kurşunlamak * Kurşunla kaplamak.
* Kurşunla mühürlemek.
* Kurşun ile ateşetmek, vurmak.
kurşunlanma * Kurşunlanmak işi.
kurşunlanmak * Kurşunlamak işi yapılmak.

Bir yanıt yazın