kurtluk | * Kurt olma durumu. |
kurtpençesi | * Kara buğdaygillerden 20-50 cm yükseklikte, pembe çiçekleri salkım biçiminde, sap ve kökünde bol tanen bulunan çok yıllık otsu bir bitki (Polygonum bistorta). |
kurtsuz | * Kurdu olmayan. |
kurttırnağı | * 343 kurtpençesi. |
kurtulma | * Kurtulmak işi. |
kurtulmak | * Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak. * İstenmeyen, sıkıntıveren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak. * Doğurmak. * (bir şey) Bulunduğu veya bağlı olduğu yerden ayrılmak. * Bağınıkoparıp kaçmak. |
kurtulmalık | * Tutsak veya rehine olan birini kurtarmak için verilen para, fidye, fidyeinecat. |
kurtuluş | * Bir şeyden, bir yerden kurtulma, halâs, necat. * Bir yerin düşman işgalinden kurtulma günü. |
kuru | * Suyu, nemi olmayan, yaşve nemli karşıtı. * Yağışalmayan veya üzerinde bitki olmayan. * Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı. * (bitki için) Canlılığınıyitirmiş. * Arık, sıska, lâgar, kaknem. * Salgısı olmayan. * Döşenmemiş, çıplak. * Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek). * Etkisi ve sonucu olmayan. * Bazıdeyimlerde “yoksunluk, yoksulluk, yalnızlık” bildirir. * Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze. * Akıcı olmayan; duygudan yoksun. * Kuru olan şey. * Kuru fasulye yemeğinin kısa söylenişi. |
kuru başına kalmak | * hayatında veya yanında kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnız kalmak. |
kuru çay | * Yeşil çay yapraklarının çeşitli işlemlerden sonra satışa hazır durumu. |
kuru çayır | * Yaz aylarında bitkilerinin çoğunun kuruduğu tabiî çayır. |
kuru çeşme | * Suyu çekilmişçeşme. |
kuru dere | * Suyu olmayan dere. |
kuru duvar | * Taşların arasına harç konulmadan örülen duvar. |
kuru ekmek | * Katıksız ekmek. |
kuru erik | * Eriğin kurutulmuşu. |
kuru fasulye | * Fasulye bitkisinin beyaz tohumu. * Fasulye tohumundan yapılan etli veya etsiz salçalı, sulu yemek. * Yeşil kabuklarından ayıklanıp kurutulmuşfasulye. |
kuru filtre | * Hava içindeki kirleri, bezden torbalar yardımıyla ayıran süzgeç. |
kuru gürültü | * Gereksiz, önemsiz, sonu alınamayacak söz veya davranış. |
kuru gürültüye pabuç bırakmamak | * bir durum karşısında telâşsız, korkusuz, dilediğince davranmak. |
kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak | * aç, parasız, evsiz kalmak. |
kuru hava | * Nemi çok az olan hava. |
kuru iftira | * Gerçekle hiçbir ilişiği, hiçbir dayanağı olmayan iftira. |
kuru incir | * Özel olarak güneşte kurutulan incir. |
kuru kafa | * Başiskeleti. * Akılsız kafa. * Tırtıllarıpatates yaprağıyiyen, alt kanatlarısarı, üstü kahverengi bir tür kelebek (Acherantia adrophos). |
kuru kahve | * Dövülmüşveya çekilmişkahve. |
kuru kahveci | * Kuru kahve hazırlayıp satan kimse. * Kuru kahve satılan yer. |
kuru kahvecilik | * Kuru kahve yapma veya satma işi. |
kuru kalabalık | * Hiçbir işyapmayan insan topluluğu. * Hiçbir işe yaramayan, kırık dökük eşya. |
kuru kayısı | * Kayısının kurutulmuşu. |
kuru kemik | * Çok zayıf kimse. |
kuru köfte | * Kıyma ve ekmek içi ile yapılıp tavada kızartılan köfte. |
kuru kuruya | * Boşuna, boşu boşuna, yararsız yere. * Kuru olarak, yanında başka bir içecek veya yiyecek olmaksızın. |
kuru kuyu | * Pis suyun toprak altına sızdırılmasında kullanılan, duvarlarıharçsız kuyu. |
kuru lâf | * Gerçekleşmeyeceği belli olan boşve anlamsız söz. |
kuru meyve | * Yaşmeyvenin kurutulmuşu. * Olgunlaşınca dışkabuğu kuruyan meyve. |
kuru öksürük | * Balgam çıkarılmayan öksürük. |
kuru pasta | * Tuzlu veya tatlı, kremasız çörek. |
kuru pil | * Akıntıyapmaması için elektroliti soğurucu bir maddeyle kaplıpil. |
kuru sebze | * Yaşsebzelerin kurutulmuşu. |
kuru sıkı | * Yalnız barutla sıkılanmıştüfek veya fişek dolgusu. * Korku vermek veya yıldırmak için söylenen söz, yapılan davranış, blöf. |
kuru soğan | * Toprak altında kalan yumru soğanın kurutulmuşu. |
kuru soğuk | * Yağışsız havadaki sert soğuk. |
kuru söz | * Gerçekle ilgisi olmayan, değer taşımayan boşsöz. |
kuru tahtada kalmak | * eşyasıelinden gitmek, çıplak evde oturma durumunda kalmak. |
kuru tarım | * Kurak veya yarıkurak bölgelerde, sulama yapmadan tarladan ürün alınmasıyollarını gösteren tarımsal tekniklerin bütünü, kuru ziraat. |
kuru temizleme | * Kimyasal maddelerle veya buharla giysi, eşya vb. yi temizleme, ütüleme. |
kuru temizleyici | * Kuru temizleme yapan kimse. |
kuru üzüm | * Haşlanıp ardından güneşte kurutulmak suretiyle hazırlanan iri veya küçük taneli üzüm. * Yaşüzümün kurutulmuşu. |
Kategoriler