küskütük | * Çok sarhoş, körkütük. |
küslük | * Küs olma durumu, dargınlık. |
küsme | * Küsmek işi. |
küsmek | * Darılmak. * Gelişememek, büyüyememek. * Görevini yerine getirememek. * Bir madde, herhangi bir sebeple istenilen niteliğini yitirmek. |
küspe | * Hayvan yemi, yakacak ve gübre olarak kullanılan, yağıveya suyu çıkarılmışher türlü yağlıtohum ve bitki artığı. * Özü alınmışmeyvelerin kalan bölümü. |
küstah | * Sıra, saygıtanımadan davranan (kimse). |
küstahça | * Küstah, saygısız (bir biçimde). |
küstahlaşma | * Küstahlaşmak işi. |
küstahlaşmak | * Küstah duruma gelmek. |
küstahlık | * Küstah olma durumu veya küstahça davranış. |
küstahlık etmek | * küstahça davranışlarda bulunmak. |
küstere | * Bir çeşit uzun rende. * Değirmen taşıyapılan taş. * Bileği çarkı. |
küstüm otu | * Baklagillerden, dokunulduğunda yapraklarıpörsüyen bir bitki, küseğen (Mimosa pudica). |
küstürme | * Küstürmek işi. |
küstürmek | * Küsmesine yol açmak. |
küsuf | * Güneştutulması. |
küsur | * Artan bölümler, geriye kalan bölümler, kesirler. * Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı. |
küsurat | * Artan, geriye kalan parçalar, kesirler, küsur. |
küsurlu | * Küsuru olan. |
küsursuz | * Küsuru olmayan. |
küsü | * Küskünlük. |
küsülü | * Aralarında dargınlık, küskünlük bulunan. |
küsüşme | * Küsüşmek işi. |
küsüşmek | * Birbirine küsmek, karşılıklıdarılmak. |
küşade | * Açık, açılmış. |
küşat | * Açma, açılış. * Güzellik, hoşluk. * Tavlada bir çeşit oyun. |
küşayiş | * Açıklık, ferahlık. |
küşne | * Kara burçak. |
küşüm | * Kuşku. * Kaygı. |
küşümlenme | * Küşümlenmek işi. |
küşümlenmek | * Kuşkulanmak. * Kaygılanmak. |
küt | * Kısa ve kalınca; sivri ve uzun olmayan. * Keskin olmayan. |
küt | * Tahta gibi katışeylere vurulduğunda çıkan sesi anlatır. |
küt küt | * Üst üste küt sesi çıkararak. |
kütikül | * Yaprakların her iki yüzünde bulunan ve suyu sızdırmadığı için bitkinin kurumasına engel olan ince zar. * Kabukluların ve böceklerin örteneğinin koruyucu, kitinli katmanı. |
kütin | * Bitkilerin kutiküllerini oluşturan, geçirgen olmayan bal mumu yapısında madde. |
kütinleşme | * Selülozun kütin biçimine dönüşmesi. |
kütle | * (katımaddeler için) Büyük parça, küme, yığın. * Bir yerde toplanmış, bir araya gelmişinsan topluluğu, kitle. * Belirli işleviyle özellik gösteren büyük insan topluluğu. * İnsanların büyük çoğunluğu. * Bir nesneye uygulanan kuvvetle, oluşan ivme arasındaki orantıyıveren kat sayıveya nesne niceliği. |
kütleme | * Kütlemek işi. |
kütlemek | * Bir yere çarpıp küt diye ses çıkarmak. |
kütlesel | * Kütle ile ilgili olan. |
kütleşme | * Kütleşmek işi. |
kütleşmek | * Küt duruma gelmek. |
kütleştirme | * Kütleştirmek işi veya durumu. |
kütleştirmek | * Küt duruma getirmek. |
kütletme | * Kütletmek işi. |
kütletmek | * Küt diye ses çıkartmak. |
kütlü | * Çekirdekli, çiğitli (pamuk). |
kütlük | * Küt olma durumu. |
küttedek | * Birdenbire ve küt diye ses çıkararak. |
Kategoriler