mafsal | * Eklem. * Birbirine bağlanmışparçaların her yönden dönmesini sağlayan bağlantıöğesi. |
mafya | * Yasa dışı işlerle uğraşan, zor kullanarak birtakım gizli çıkarlar sağlayan örgüt veya bu örgüte mensup olan kimse. * Gizli örgüt. |
mafyacı | * Mafya gibi davranan. |
mafyacılık | * Mafyacı olma durumu, mafya üyesi olma. |
mafyalaşma | * Mafyalaşmak işi veya durumu. |
mafyalaşmak | * Mafya durumuna gelmek. * Mafya özelliğini kazanmak. * Mafya işleriyle uğraşmak. |
mafyalık | * Mafyanın yaptığı iş. |
maganda | * Görgüsüz, kaba, anlayışsız, terbiyesiz ve uyumsuz kimse. |
magandalık | * Maganda olma durumu. |
magazin | * Çoğunluğu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın. * Depo. |
magazinleşme | * Magazinleşmek işi. |
magazinleşmek | * Magazin hâlini almak. |
magma | * Yerin içinde, sıvıveya hamur kıvamında uçucu gazlarla doymuşolarak bulunan eriyik. |
magmasal | * Magma ile ilgili. |
magmatik | * Magma ile ilgili, magmasal. |
magnezyum | * Atom numarası12, atom ağırlığı24,30, yoğunluğu 1,7 olan, gümüşrenginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir element. KısaltmasıMg. |
magnezyum karbonat | * Magnezit ve özellikle kalsiyum ve magnezyum karbonat tuzu olan dolomit biçiminde madde, MgCO3. |
magnezyum klorür | * Hidratlı billûrlar vererek billûrlaşan, deniz suyunun damıtılmasıyla elde edilen madde, MgCl2. |
magnezyum sülfat | * Renksiz, küçük iğneler biçiminde ve hidratlı olarak billûrlaşan, deniz suyunda ve bazımaden sularında bulunan madde, MgSO4. |
magnezyumlu | * Özünde magnezyum bulunduran, magnezyum içeren. |
magri | * Yılan balığı gillerden, Avrupa kıyılarında yaşayan, eti lezzetli büyük bir balık (Conger conger). |
mağara | * Bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanılabilen yer kovuğu, in. * Karst bölgelerinde kireç taşlarının erimesiyle oluşan, büyük, birbirine koridorlarla bağlıyer altıkovukları. |
mağara bilimci | * Mağara bilimi ile uğraşan kimse. |
mağara bilimi | * Konusu mağaraları, yer altındaki uçurumları, yarıkları, oyukları, yer altıakarsularınıaraştırmak ve incelemek olan bilim. |
mağara resmi | * Tarih öncesi insanların mağara duvarlarına yaptıklarıresim. |
mağara sesi | * Derin, boğuk ve korkmuşvurgulu ses. |
mağaza | * Büyük dükkân. * Eşya ve azık deposu. |
mağazacı | * Mağazası olan veya mağaza işleten kimse. * Depo bekçisi. |
mağdur | * Haksızlığa uğramış, kıygın. |
mağdur etmek | * zarara uğratmak. |
mağdur olmak | * zarara uğramak. |
mağduriyet | * Mağdur olma durumu, kıygınlık, mağdurluk. |
mağdurluk | * Kıygınlık, mağduriyet. |
mağfiret | * Af, bağışlama. |
mağfiret etmek | * (Tanrı) bağışlamak. |
mağfur | * Affolunmuş, bağışlanmış. |
mağlûbiyet | * Yenilme, yenilgi. |
mağlûp | * Yenilen, yenik düşen. |
mağlûp etmek | * yenmek. |
mağlûp olmak | * yenilmek. * isteğine karşıduramamak, gerçekleşmemesi gereken bir şey için iradesizlik gösterip direnememek ve yapılmasınıkabul etmek. |
mağmum | * Tasalı, üzgün. * (hava için) Sıkıcı, kapanık. |
Mağribî | * Mağrip halkından olan kimse. |
mağrip | * Batı. * öz. Afrika’nın, Mısır dışındaki kuzey ülkeleri. |
mağrur | * Kurumlu, gururlu. * Gurur belirten. |
mağrurane | * Mağrurca. |
mağrurca | * Gururlanarak, kibirlenerek, büyüklenerek. |
mağrurcasına | * Mağrur gibi davranarak. |
mağrurlanma | * Mağrurlanmak işi. |
mağrurlanmak | * Kurumlanmak, gururlanmak. |
mağrurluk | * Mağrur olma durumu. |
Kategoriler