Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 10

makineleşme * Makineleşmek işi.
makineleşmek * Üretimde makine gücünden, giderek daha çok yararlanmak.
* Davranışları, hareketleri makinelerinkine benzer duruma gelmek, bazı işleri alışkanlıkla yapmak.
makineleştirme * Makineleştirmek işi.
makineleştirmek * Makine ile yapılmasını sağlamak.
makineli * Makinesi olan, makine ile işleyen.
* Makineli tüfek.
makineli tabanca * Bir tür otomatik silâh.
makineli tüfek * Tetiğine basılınca sürekli kurşun atan bir çeşit tüfek, mitralyöz.
makineli tüfek gibi * çok hızlı, birbiri ardınca.
makineyi bozmak * bağırsakları bozulmak, ishal olmak.
makinist * Lokomotif, vapur, fabrika vb. nin makinesini işleten kimse.
* Makinelerden anlayan, makineleri onarabilen usta.
makinistlik * Makinistin görevi.
makrama * Bkz. Mahrama.
makro- * Birçok kelimenin önünde “büyük” anlamıveren ön ek.
makrome * Kalın iplikle elde örülmüşiş.
makromeli * Kol veya bacaklardan birinin veya birkaçının aşırı gelişmesi.
makrosefal * Başıanormal derecede büyük olan (kimse).
maksat * İstenilen şey, amaç, gaye, erek.
maksat gütmek * (bir işi yaparken) gizli amacı olmak.
maksat hâsıl olmak * amaca ulaşılmak, amaç gerçekleşmek.
maksatlı * Bir amacı olan.
* Kötü niyetli, kasıtlı.
maksatsız * Bir amacı olmayan.
* Bilmeden, istemeden, kasıtsız.
maksi * Uzun.
maksi etek * Boyu topuklara kadar uzanan etek.
maksimal * Maksimum.
maksimum * Bir şey için gerekli en büyük (derece, nicelik), maksimal.
* Değişebilen bir niceliğin varabileceği en yüksek olan (sınır), azamî, maksimal.
maksure * Camilerde, parmaklıklarla çevrilmişyer.
* Bir evin yabancıların girmesine izin verilmeyen bölümü.
maksut * İstenen, niyet edilen, güdülen, amaçlanan.
makta * Bir şeyin kesildiği yer, kesit.
* Divan edebiyatında gazelin veya kasidenin son beyti.
* Kemikten yapılmışkalem ucunu düzeltmeye yarayan araç.
-makta / -mekte * Şimdiki zaman görevinde kullanılan ek.
maktel * Cinayet işlenen yer.
maktu * Kesilmiş, kesik.
* Kesin olarak değeri biçilmiş.
* Ölçü ile satılmayan, götürü.
maktu fiyat * Değişmez olarak tespit edilmiş, pazarlık edilmeyen fiyat, kesin fiyat.
maktul * Öldürülmüş, öldürülen.
maktul düşmek (veya olmak) * vurulup ölmek, öldürülmek, katledilmek.
makul * Akla uygun, akıllıca.
* Akıllıca işgören, mantıklı.
* Aşırı olmayan, uygun, elverişli.
* Belirli.
makul olmak * akıllıca, akla uygun davranmak.
makule * Takım, çeşit.
* Ulam, kategori.
makûs * Ters çevrilmiş, başaşağı getirilmiş.
* Uğursuz, kötü.
makyaj * Yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı, düzgün.
* İyi görüntü sağlamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnızca bazıdüzeltmeler yapmak için oyuncunun
yüzünde ve başka organlarında yapılan boyama ve değişmeler.
makyaj odası * Televizyon, sinema, fotoğrafçılık ve reklâmcılıkta filmin çekiminden önce gerekli makyajın yapıldığıyer.
makyaj takımı * Makyaj için gerekli olan malzemeleri bir arada bulunduran set.
makyaj yapmak * yüzü çeşitli işlemlerle temizlemek, boyamak ve diğer işlemlerle daha bakımlıve güzel göstermek.
makyajcı * Makyaj yaparak geçimini sağlayan kimse, düzgüncü.
makyajcılık * Makyajcının görevi, düzgüncülük.
makyajlama * Makyajlamak işi veya durumu.
makyajlamak * Makyaj yapmak.
makyajlı * Makyajı olan.
makyajsız * Makyajı olmayan.
Makyavelcilik * Politikada, amaca ulaşmak için ahlâka aykırıda olsa, her türlü aracıhoşgören anlayış, Makyavelizm.
Makyavelizm * Makyavelcilik.

Bir yanıt yazın