Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 18

marazlanma * Marazlanmak işi.
marazlanmak * Hastalanmak, hasta olmak.
marazlı * Hastalık, hasta.
marazlık * Güç, sıkıntılı, huzursuz durum.
marazlık etmek * güç, sıkıntıveren, huzursuzluk doğuran bir durum yaratmak.
marda * Iskarta mal.
mareşal * En yüksek askerî unvan; bu unvanıtaşıyan asker, müşir.
mareşallik * Mareşal olma durumu, müşirlik.
* Mareşal sanı.
mareşallik asası * Törenlerde mareşallerin ellerinde tuttuklarıkısa ve üzeri süslü sopa.
margarik asit * Margarin yapımında kullanılan, palmatik asitle stearik asit arasında, billûr durumunda yapay yağasidi.
margarin * İç yağlarında bulunan, margarik asidin gliserinle birleştirilmesiyle de yapay olarak elde edilen, 47°C de
eriyen ve besin değeri olan bitki yağı.
marifet * Ustalık, hüner, uzmanlık.
* Uygun olmayan, hoşa gitmeyen, can sıkıcı işveya davranış.
* Bilim, bilgi.
* Aracı, ikinci el.
marifetiyle * eliyle, aracılığıyla.
marifetli * Ustalıklı, hünerli.
marifetsiz * Ustalığı olmayan, hüner gerektirmeyen.
marihuana * Hindistan’da yetişen kenevirin çiçeklerinden ve yapraklarından elde edilen uyuşturucu madde.
marina * Küçük teknelerin ve yatların barınabilmeleri için özel bir mendirekle çevrilen veya bir liman içinde ayrılan
deniz alanı, yat limanı.
marinacılık * Marina işletmeciliği.
mariz * Hastalıklı, hasta olan.
marizleme * Marizlemek işi veya durumu.
marizlemek * Dövmek, dayak atmak.
marj * Ticarî bir işlemde zarar tehlikesine karşıayrılan pay.
* Yazılmışveya basılı bir kâğıdın kenarında bırakılmış boşluk.
marjinal * Toplum dışında yer alan.
marjlı * Marjı olan.
mark * Alman para birimi.
* Finlandiya para birimi, markka.
marka * Resim veya harfle yapılan işaret.
* Bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça.
markacı * Marka satan kimse.
markaj * Bazıtakım oyunlarında ayakla veya vücutla karşıtakım oyuncusunun davranışına engel olma.
markalama * Markalamak işi.
markalamak * Bir nesneyi tanıtmak veya benzerlerinden ayırmak için işaret koymak.
markalanma * Markalanmak işi.
markalanmak * Markalamak işi yapılmak.
markalı * Markası olan.
markasız * Markası olmayan.
marke * İşaretlenmiş, belirtilmiş.
marke etmek * takım oyunlarında karşıtakımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, tutmak.
market * Alıcının kendi işini kendisinin gördüğü, daha çok her türlü yiyecek maddesinin ve mutfak gerecinin
satıldığıdükkân.
marketçi * Market işleten kimse.
marketçilik * Market işletme işi.
marketing * Pazarlama.
marki * Bazı batıdevletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı.
markiz * Markinin karısı.
* İki kişilik, alçak, oldukça genişkoltuk.
* Bir kapıveya pencere önünde yağmurdan korunmak için yapılan saçak.
markizet * Bir çeşit ince ve çoğu kez çiçekli, pamuklu kumaş.
markka * Finlandiya para birimi, mark.
markör * Önemli ibareleri veya dikkati çekmek istenilen yerleri işaretlemeye yarayan kalem.
Marksçı * Marksçılık yanlısı olan (görüş, kimse).
Marksçılık * Marx’ın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım.
Marksist * Marksçı.
Marksizm * Marksçılık.
marley * Yapılarda döşeme gereci olarak kullanılan plâstik madde.

Bir yanıt yazın