met | * Çelik çomak oyunu. * Bu oyunda kullanılan, 10-15 cm uzunluğundaki değnek. |
meta | * Mal, ticaret malı. * Elde bulunan varlık, sermaye. |
metabolizma | * Canlı organizmada veya canlıhücrelerde hareketi, enerjiyi sağlamak için oluşan, biyolojik ve kimyasal değişimlerin bütünü. |
metafizik | * Doğa ötesi, fizik ötesi. |
metafizikçi | * Metafizik ile uğraşan kimse. |
metafizikçilik | * Metafizikçinin işi veya mesleği. |
metafor | * İstiare, ödünçleme. |
metal | * Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde, maden. * Dizgi makinelerinde satırları oluşturmak için eritilen antimon ve kurşun alaşımına verilen ad. |
metal bilimi | * Genellikle elementleri, özellikle metalleri saf olarak elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen kimya endüstrisi kolu, metalürji. |
metal yatak | * Özü, temeli metalden oluşan yatak. |
metalik | * Madensel, madenle ilgili. * Madenden yapılmış, madenî. |
metalografi | * Maden, alaşım ve maden filizlerinin yüzeylerini, kesitlerini ve billûrlaşma özelliklerini mikroskopla inceleyerek çözümünü yapan bilim kolu. |
metaloit | * Metalsi. |
metalsi | * Metallerin fiziksel özelliklerini, metal olmayan ögelerin ise kimyasal özelliklerini taşıyan element, madensi, metaloit. |
metalürji | * Metal bilimi. |
metalürjik | * Metal bilimi ile ilgili. |
metamorfik | * Başkalaşıma uğramışolan. |
metamorfizm | * Başkalaşım. |
metamorfoz | * Başkalaşma. |
metan | * Çürümekte olan karbonlu maddelerden çıkan, havada sarı bir alevle yanan, renksiz bir gaz, bataklık gazı (CH4). |
metanet | * Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık. |
metanet göstermek | * kötü bir duruma katlanmak, dayanmak. |
metanetli | * Dayanıklı, metin. |
metanetsiz | * Dayanıksız. |
metanetsizlik | * Dayanıksızlık. |
metapsişik | * Ruh ötesi. |
metastaz | * Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine sıçraması, göçüm. |
metatez | * Göçüşme, yer değiştirme. |
metazori | * Zorla. |
metbu | * Kendisine uyruk olunan. |
meteliğe kurşun atmak | * hiç parasıkalmamak. |
metelik | * On para değerinde olan sikke. * Çok az para. |
metelik etmez | * çok değersiz görülen nesne veya kimseler için kullanılır. |
metelik vermemek | * değer ve önem vermemek, umursamamak, aldırışetmemek. |
meteliksiz | * Parası olmayan, züğürt. |
meteliksizlik | * Parasızlık, züğürtlük. |
meteor | * Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, rüzgâr, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen genel ad. * Akan yıldız. |
meteor taşı | * Gök taşı. |
meteorit | * Gök taşı, meteor taşı. |
meteorolog | * Meteoroloji uzmanı. |
meteoroloji | * Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmelerini, rüzgâr, yıldırım, yağmur, dolu gibi olayları inceleyen fizik dalı, hava bilgisi. |
meteoroloji istasyonu | * Hava kürede sık sık görülen değişiklikleri inceleyen ve ölçen gözlem evi. |
meteorolojik | * Meteoroloji ile ilgili olan. |
metfen | * Mezar, kabir, sin, makber. |
metfun | * Gömülmüşolan, gömülü. |
meth | * Övme, övgü. |
methal | * Bir yapının girişyeri, girişantre. * Bir kitabın giriş bölümü. * Giriş. |
methaldar | * Bir işe karışmışolan, bir işte parmağı olan. |
methali olmak | * bir işe karışmış bulunmak, bir işte parmağı olmak. |
methetme | * Methetmek işi. |
Kategoriler