Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 47

mıhlamak * Mıhla tutturmak, çakmak, çivilemek.
* Birini veya bir şeyi bir yerden ayrılmaz, kıpırdayamaz duruma getirmek.
mıhlanma * Mıhlanmak işi.
mıhlanmak * Mıhlamak işine konu olmak veya mıhlamak işi yapılmak, çivilenmek.
* Olduğu yerde kalıp bir yere kıpırdayamaz olmak.
mıhlayıcı * Altın, gümüşvb. taşlarımetal yuvalara işleyen ve sıkıştıran usta.
mıhlı * Mıhı olan.
* Mıhlanmış, mıhla tutturulmuş.
* Dimdik, sabit, kımıldamaksızın.
mıhsıçtı * Eli sıkı, cimri.
mıhsıçtılık * Cimrilik.
-mık / -mik, -muk / -mük * Fiilden isim türeten ek: kıy-mık , il-mik , kus-muk ,soy-muk, kes-mik, yala-muk vb.
mıklep * Eski Türk ve İslâm aletlerinde alt kapağa sertap ile bağlanmış, ucu üçgenimsi, katlanabilir parça.
mıknatıs * Demiri ve daha başka bazımetalleri çeken demir oksit.
* Demiri çekme özelliği taşıyan veya sonradan bu özelliği kazanan her türlü madde.
* Çekiciliği, albenisi olan kimse.
mıknatısî * Mıknatısla ilgili,manyetik.
mıknatısiyet * Mıknatıslık.
mıknatıslama * Mıknatıslamak işi.
mıknatıslamak * (bir demir çubuğuna) Mıknatıs özelliği vermek.
mıknatıslanma * Mıknatıslanmak işi.
mıknatıslanmak * Mıknatıs özelliği kazanmak; mıknatıslı bir duruma gelmek.
mıknatıslı * Mıknatısı olan.
* Mıknatıslanmışolan.
mıknatıslı iğne * Merkezinden bir iple asılı bulunan, dar ve sivri bir eşkenar dörtgen biçiminde yapılmışmıknatıs çubuğu.
mıknatıslık * Mıknatıslı olma özellği, mıknatısiyet.
mıncık mıncık * Mıncıklayarak.
mıncıklama * Mıncınlamak işi.
mıncıklamak * Örseleyecek veya biçimini bozacak gibi ellemek, sıkıştırmak.
mıncıklanma * Mıncıklanmak işi.
mıncıklanmak * Mıncıklamak işi yapılmak veya mıncıklamak işine konu olmak.
mıncırık * Küçük, afacan, zeki (çocuk).
mıntıka * Bölge.
mır mır * Sularımızda yaşayan bir yılan balığıtürü (Echelus myrus).
* Mırıldamak fiili ile kullanılan bir söz.
mırıl mırıl * Mırıldanarak.
mırıldama * Mırıldamak işi.
mırıldamak * Alçak ve güç anlaşılır bir sesle bir şeyler söylemek.
mırıldanış * Mırıldanmak işi veya biçimi.
mırıldanma * Mırıldanmak işi.
mırıldanmak * Alçak sesle kendi kendine birşeyler söylemek.
* Alçak bir sesle şarkısöylemek.
* Ancak yanındakinin duyabileceği bir biçimde konuşmak.
mırıltı * Mırıldanırken çıkan ses.
mırın kırın * Bir isteği kabul etmeme, nazlanma.
mırın kırın etmek * bir isteği yerine getirmemek için çeşitli sebepler ileri sürmek, nazlanmak.
mırlama * Mırlamak işi.
mırlamak * (kedi) Mır mır diye ses çıkarmak.
mırmır * Bir tür kedi.
* Yüzgeçsiz, uzun çıplak gövdeli balık.
mırmırık * Mırlanan.
* Sürekli sorun çıkaran.
mırnav * Miyavlama sesi.
mırra * Kahve çeşidi, bir tür acıkahve.
mısdak * Bir şeyin doğru olduğunu kanıtlayan şey, ölçüt.
mısır * Buğdaygillerden gövdesi kalın, yaprakları büyük, boyu yaklaşık 2 m olabilen erkek çiçekleri tepede salkım
durumunda, dişi çiçekleri yaprakla gövde arasında koçan biçiminde olan bir kültür bitkisi (Zea mays).
* Bu bitkinin koçan üzerindeki taneli ürünü.
Mısır baklası * Acı bakla.
mısır ekmeği * Mısır unu, tuz ve suyun karışımıyoluyla yapılan hamurun bir kap içinde pişirilmesiyle hazırlanan ekmek
türü.
Mısır fulü * Hint fulü.
mısır kalburu * Aleve tutularak içinde mısır patlatılan kalbur biçiminde bir kap.
mısır özü * Mısırdan elde edilen öz madde.
mısır patlatmak * cin mısırınıkalburda ve ateşüzerine tutarak patlamasını sağlamak.

Bir yanıt yazın