mıhlamak | * Mıhla tutturmak, çakmak, çivilemek. * Birini veya bir şeyi bir yerden ayrılmaz, kıpırdayamaz duruma getirmek. |
mıhlanma | * Mıhlanmak işi. |
mıhlanmak | * Mıhlamak işine konu olmak veya mıhlamak işi yapılmak, çivilenmek. * Olduğu yerde kalıp bir yere kıpırdayamaz olmak. |
mıhlayıcı | * Altın, gümüşvb. taşlarımetal yuvalara işleyen ve sıkıştıran usta. |
mıhlı | * Mıhı olan. * Mıhlanmış, mıhla tutturulmuş. * Dimdik, sabit, kımıldamaksızın. |
mıhsıçtı | * Eli sıkı, cimri. |
mıhsıçtılık | * Cimrilik. |
-mık / -mik, -muk / -mük | * Fiilden isim türeten ek: kıy-mık , il-mik , kus-muk ,soy-muk, kes-mik, yala-muk vb. |
mıklep | * Eski Türk ve İslâm aletlerinde alt kapağa sertap ile bağlanmış, ucu üçgenimsi, katlanabilir parça. |
mıknatıs | * Demiri ve daha başka bazımetalleri çeken demir oksit. * Demiri çekme özelliği taşıyan veya sonradan bu özelliği kazanan her türlü madde. * Çekiciliği, albenisi olan kimse. |
mıknatısî | * Mıknatısla ilgili,manyetik. |
mıknatısiyet | * Mıknatıslık. |
mıknatıslama | * Mıknatıslamak işi. |
mıknatıslamak | * (bir demir çubuğuna) Mıknatıs özelliği vermek. |
mıknatıslanma | * Mıknatıslanmak işi. |
mıknatıslanmak | * Mıknatıs özelliği kazanmak; mıknatıslı bir duruma gelmek. |
mıknatıslı | * Mıknatısı olan. * Mıknatıslanmışolan. |
mıknatıslı iğne | * Merkezinden bir iple asılı bulunan, dar ve sivri bir eşkenar dörtgen biçiminde yapılmışmıknatıs çubuğu. |
mıknatıslık | * Mıknatıslı olma özellği, mıknatısiyet. |
mıncık mıncık | * Mıncıklayarak. |
mıncıklama | * Mıncınlamak işi. |
mıncıklamak | * Örseleyecek veya biçimini bozacak gibi ellemek, sıkıştırmak. |
mıncıklanma | * Mıncıklanmak işi. |
mıncıklanmak | * Mıncıklamak işi yapılmak veya mıncıklamak işine konu olmak. |
mıncırık | * Küçük, afacan, zeki (çocuk). |
mıntıka | * Bölge. |
mır mır | * Sularımızda yaşayan bir yılan balığıtürü (Echelus myrus). * Mırıldamak fiili ile kullanılan bir söz. |
mırıl mırıl | * Mırıldanarak. |
mırıldama | * Mırıldamak işi. |
mırıldamak | * Alçak ve güç anlaşılır bir sesle bir şeyler söylemek. |
mırıldanış | * Mırıldanmak işi veya biçimi. |
mırıldanma | * Mırıldanmak işi. |
mırıldanmak | * Alçak sesle kendi kendine birşeyler söylemek. * Alçak bir sesle şarkısöylemek. * Ancak yanındakinin duyabileceği bir biçimde konuşmak. |
mırıltı | * Mırıldanırken çıkan ses. |
mırın kırın | * Bir isteği kabul etmeme, nazlanma. |
mırın kırın etmek | * bir isteği yerine getirmemek için çeşitli sebepler ileri sürmek, nazlanmak. |
mırlama | * Mırlamak işi. |
mırlamak | * (kedi) Mır mır diye ses çıkarmak. |
mırmır | * Bir tür kedi. * Yüzgeçsiz, uzun çıplak gövdeli balık. |
mırmırık | * Mırlanan. * Sürekli sorun çıkaran. |
mırnav | * Miyavlama sesi. |
mırra | * Kahve çeşidi, bir tür acıkahve. |
mısdak | * Bir şeyin doğru olduğunu kanıtlayan şey, ölçüt. |
mısır | * Buğdaygillerden gövdesi kalın, yaprakları büyük, boyu yaklaşık 2 m olabilen erkek çiçekleri tepede salkım durumunda, dişi çiçekleri yaprakla gövde arasında koçan biçiminde olan bir kültür bitkisi (Zea mays). * Bu bitkinin koçan üzerindeki taneli ürünü. |
Mısır baklası | * Acı bakla. |
mısır ekmeği | * Mısır unu, tuz ve suyun karışımıyoluyla yapılan hamurun bir kap içinde pişirilmesiyle hazırlanan ekmek türü. |
Mısır fulü | * Hint fulü. |
mısır kalburu | * Aleve tutularak içinde mısır patlatılan kalbur biçiminde bir kap. |
mısır özü | * Mısırdan elde edilen öz madde. |
mısır patlatmak | * cin mısırınıkalburda ve ateşüzerine tutarak patlamasını sağlamak. |
Kategoriler